• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Duyurular

Sayın Üyelerimiz, Yüksek öğretim kurumlarında eğitim gören üniversite öğrencilerimize burs sağlanmaktadır. Öğrenci burslarına yapmış olduğunuz katkılar için teşekkür ederiz.


**DUYURU** 
01/10/2008 tarihli ve 30552 sayili Resm  Gazete'de yayımlanan Dernekler Yonetmeliginin 83. maddesine göre derneklerin üyelerine ait bilgileri DERBIS'e (Dernek Bilgi Sistemi ) kaydetme zorunlulugu getirildi. Bu nedenle 2022 yılına  ait aidatların ödemesi ve sistemdeki kişi listelerinin güncellenmesi gerekmektedir.Üye bilgilerinin iletilmemesi veya yıllık aidatın ödenmemesi durumunda Dernek Tüzüğünün ilgili Maddesi gereği üyelikleri düşmüş olacak.
“ Dernek üye aidat ödemelerini  AKBANK  İSTANBUL ÇAĞLAYAN ŞUBESİ TR980004600352888000054496  nolu  iban numarasına gönderebilirler açıklama kısmına 
Aidatı gönderen kişinin Adı Soyadı TC ve telefon numarasının yazılzması gerekiyor.
Ayrıca üye aidat borcu olmayan üyelerimiz  isterlerse “ bağış veya Öğrenci  burs ödemesi”olarak ödeme gönderebilirler.
Sevgi ve saygılarımızla. Dernek Yönetim kurulu adına
Başkan  Turan BALCI


Düğün Nikah ve diğer planli etkinlikleri https://www.ilicakoy.com/Etkinlikler sayfasından takip edebilirsiniz.


Rize Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 38,0032   38,0716
EURO 43,2143   43,2922
       
Özlü Sözler
İstemek "istiyorum" demek değil, harekete geçmektir. (A.Maurrois)
DEĞİRMENİN DİLİ

…..

 

        Perşembe gününden yazılmış olan mektup Cuma günü kazaya giden komşu Ömer amca tarafından postaya atılmış olup cevabı dört gözle beklenmektedir. Diğer tarafta Nazlı Can’ın annesi de sevgili eşini gurbete göndermenin acı burukluğunu yaşamaktadır. Henüz kendisinden bir haber alamamanın üzüntüsüyle günler günleri kovalamakta, hasretlik ateşiyle yanıp kavrulmaktadır. Hem yeni doğmuş olan bebeklerinden de haber vermek arzusundadır.

 

        Nazlı Can’ın babası birkaç arkadaşı ile birlikte İstanbul’a gitmek üzere yola çıktılar. Köyden Rize’ye yaya olarak gelen arkadaşlar Çarşamba günü Batum’dan gelmekte olan gemiyi beklemek için orta caminin yanında bulunan kahvede beklemeye başladılar. İlk kez gurbete çıkacak olan Nazlı Can’ın babası çok heyecanlı, bir o kadar da düşüncelidir. Hiç bilmediğim memlekette ne yapacağım, nerde barınacağım gibi düşüncelerle zaman zaman dalmakta ve uzun uzun düşünmektedir. Akşamı sabah ettikleri kahvede, sabah kahvaltısını birer simitle yaptılar. Hep birlikte Liman’a giderek gelecek olan gemiyi beklemeye başladılar. Yolculuğun uzun süreceğinden haberli vardı, havanın kötü gitmesi ve denizin dalgalanması, geminin alabora olması gibi olasılıklarda olduğundan, yolculuğa ilk çıkanların merakı diğer tecrübeli yolculara nazaran iki kat daha fazla olmaktadır.

 

        Çok uzaklardan kısa aralıklarla üç kez uzun uzun, adeta borazan gibi öten geminin düdüğü duyulunca limanda hareketlilik başladı. Önceden alınmış olan biletler hazırlandı, valizler ve diğer eşyalar bulundukları yerlerden alınarak, gemiye binilecek vaziyette beklenmeye başlandı. Nazlı Can’ın babası diğer arkadaşlarına bakarak yapılması gerekenleri yapıyor, bir yandan da ayakları kendisini geri geri çekiyordu. Nereye gidiyorsun, yeni evlenmişsin, eşin hamile, ilk bebeğin doğacak, sen gurbet ellerde, nereye gideceğin belli değil, ne zaman döneceğin belli değil, ne yapıyorsun der gibi. El mahkûm, ayak gardiyan derken gemi limana yanaşma işlemini tamamladı ve yolcularını almaya başladı.

 

        Nazlı Can’ın babası arkadaşları ile birlikte bilet kontrolünden geçti, oturacakları koltukların yanına giderek eşyalarını üst üste bir köşeye dizerek yerlerine oturdular. Kahve köşelerinde pineklemek ve limanda ayakta dikilmekten bir hayli yorgun düşen Nazlı Can’ın babası oturduğu yerde uyuklamaya başladı. Uyurken bir rüya gördü. Rüyasında; dertli ve düşünceli bir şekilde evde pencerenin önünde otururken, pencerenin önüne bir kuş konmuş. Kuş serçe büyüklüğünde aynı serçe gibi ama serçe değil. Nazlı Can’ın babası acaba bu kuş ne kuşu diye kendi kendine düşünürken kuş bir anda “Merhaba” diyerek konuşmaya başlamış. Nazlı Can’ın babası bir anda afallamış, Kuş’a; sen de kimsin? Sen nasıl konuşuyorsun diye söylenmiş. Kuş; Nazlı Can’ın babasına; sen ister misin seni bir saraya götüreyim ve seni o saraya vezir yapayım. Nazlı Can’ın babası; nasıl olacak bu iş, sen bunu nasıl yapacaksın diye sormuş. Kuş; sabret, sen beni burada bekle, ben bir daha geldiğimde seni götüreceğim demiş. Aradan günler geçmiş kuş gelmemiş. Nazlı Can’ın babasında sabır tükenmiş ve kendi kendine, kuş seni nasıl saraya getirecek, oraya vezir yapacak, bu olacak şey mi? Derken kuş çıka gelmiş, benden umudu kestin, gelmeyecek diye sandın değil mi? Demiş. Nazlı Can’ın Babası evet demiş. Kuş sabreyle, bir daha ki gelişimde seni götüreceğim demiş ve uçmuş gitmiş.

 

        Aradan yine günler geçmiş, Nazlı Can’ın babasında tam sabır tükenirken kuş yine çıkagelmiş. Hadi gidiyoruz diyerek silkinmiş ve kocaman bir Anka kuşu olmuş. Nazlı Can’ın babasını kanatlarına almış ve uçmaya başlamış. Bir yandan da Nazlı Can’ın babasına; bak! Seni şimdi buradan aşağı atarım, söyleyeceklerimi harfiyen yapmak üzere iyi dinle, seni sarayın bahçesine götüreceğim orada seni bir imtihandan geçirecekler, eğer imtihanı geçersen saraya vezir olacaksın tamam mı? Nazlı Can’ın babası tamam demiş. Ama çok sabırlı olacaksın tamam mı? Nazlı Can’ın babası tamam demiş.  

 

        Kuş Nazlı Can’ın babasını sarayın bahçesine götürmüş ve oraya bırakmış. Saraydan bir görevli gelerek Nazlı Can’ın babasına gel bakalım, Bak şurada taşın üzerinde yatan cenazeyi görüyor musun? İşte o cenaze bizim Padişahımız. Burada cenazenin başında kırk gün bekleyeceksin ve kırkıncı gün padişahımız canlanacak ve seni saraya vezir yapacak. Burada durduğun müddetçe tüm ihtiyaçların ilgi görevliler tarafından giderilecek tamam mı? Nazlı Can’ın babası da tamam demiş.

 

        Nazlı Can’ın babası beklemeye başlamış bir gün, iki gün, üç gün, 36-37-38 derken 39. Gün olmuş heyecanla Saraya vezir olacağım, acaba saray nasıl bir yer, bir fırsatını bulsam da şu sarayı bir gezsem diye düşünürken sarayın hademelerinden birisi çıka gelmiş. Nazlı Can’ın babası hademeye; Ben bu saraya vezir olacağım, şuracıkta benim yerime birazcık dursan da ben şöyle sarayı bir dolaşsam gelsem nasıl olur demiş. Hademe de olur demiş git dolaş gel, ben burada beklerim. Nazlı Can’ın babası hemen sarayın içerisine dalmış, dalmış dalmasına ama kendinden geçmiş, aman Allah’ım burası nasıl bir yer derken bir kapı açmış, ardından başka bir kapı, her açılan kapının ardında başka bir güzellik varmış. Zaman nasıl geçti anlamamış bir anda vazifesi aklına gelmiş ve hemen koşarak cenazenin yanına gelmiş. Gelmiş ki ne görsün Padişah uyanmış yanında beklemekte olan hademeyi vezir yapmış. Padişah yapmış olduğu vezire; bu gelen adam kim? Diye Nazlı Can’ın babasını göstermiş. Hademede, o sarayın hademesi diyerek Nazlı Can’ın babasını Padişah’a takdim etmiş.

 

        Nazlı Can’ın babası hademe olarak sarayda çalışmaya başlamış ama bir yandan da kendisine kızıyormuş. Neden Kuşu dinlemedim, neden sabır etmedim, neden acelecilik yaptım, keşke bir gün daha bekleseydim diyerek kendi kendine hayıflanıyormuş. Padişah da yapmış olduğu vezir ile hademe arasında bir gariplik olduğunu anlamış, bu işte bir iş var, ama ne diye içinden geçiriyormuş. Günlerden bir gün Nazlı Can’ın babası sarayda temizlik yaparken, bir yandan temizlik yapıyor, bir yandan da sesli olarak kendi kendine kızıyormuş. Vay benim akılsız kafam! Neden sabredemedim, Anka kuşunun söylediklerini dinlemiş olsaydım bir günüm kalmıştı, saraya vezir ben olacaktım. Bu esnada oracıktan geçmekte olan Padişah bu sözleri duymuş, gel bakalım buraya, sen neler söylüyorsun, nedir bu işin aslı diye sormuş. Nazlı Can’ın babası durumu bir bir olduğu gibi Padişah’a anlatmış. Padişah yapmış olduğu Veziri yanına çağırtmış, söyle bakalım bu adamın dedikleri doğrumu diye sormuş. Vezir hiç itiraz etmeden durumu itiraf etmiş. Padişah vezire şimdi söyle bakalım kırk katır mı? Kırk satır mı? Vezir; kırk satır desem padişah beni dilim dilim doğrayacak, kırk katır diyeyim belki bana kırk katırlık eşya verir diyerek kırk katır demiş. Padişah kırk katır getirterek veziri kırk katıra ayrı ayrı bağlamış ve katırları kamçılayarak her birini ayrı ayrı yöne sürerek vezirin cesedini paramparça yapmış. Nazlı Can’ın babası da saraya vezir olmuş. Ya sabır Ya sabır Ya sabır diyerek uykusundan uyanmış.

 

        Arkadaşları hayrola neler oluyor sen şimdiden Ya sabır çekmeye başladın, bu işin sonu ne olacak böyle, deyince görmüş olduğu rüyayı aynen arkadaşlarına anlatmış. Arkadaşları, rüya ile amel olmaz ama hayırlara gitsin inşallah. Sen Ya sabır çekmeye devam et demişler. Nazlı Can’ın babası bir yandan annesini, bir yandan babasını düşünürken bir yandan da sevgili eşini ve doğacak olan çocuğunu düşünmektedir.

 

        Gemi ağır ağır yol alıyor, zaten daha yeni Trabzon limanından yolcusunu alarak hareket etmiştir. Nazlı Can’ın babası arkadaşlarına soruyor kardeş biz bu vaziyette ne zaman İstanbul’a ulaşacağız, bu yolculuk ne zaman son bulacak. Arkadaşları Ya sabır, ya sabır, ya sabır diyerek karşılık veriyorlar. Gemi Giresun açıklarına varmak üzere, havada bir değişiklikler oluyor, bir poyraz bir karayel derken kara bulutlar gittikçe yoğunlaşarak, gün karardıkça kararıyor. Rüzgârın etkisiyle gemi bir o yana bir bu yana yaylanırken Nazlı Can’ın babasının içi dışına çıkacak gibi oluyor, mide bulantısı, kusma derken şimdiden vay anam vay çekmeye başlıyor. Derken anı ve şiddetli bir şekilde başlayan yağmurda çıkılan bu yolculuk olayına müdahil olunca, Kaptan deryada yalpalayan gemiyi zar zor Giresun limanına çekmeyi başarıyor. Tüm yolcular derin bir nefes alarak demirleyen ve limandaki babalara halatlarla sıkıca bağlanan gemide herkes kendi aralarında konuşmaya başlıyorlar.

 

        Gemide her kafadan bir ses, her yolcudan ayrı bir yorum, bilen de konuşuyor, bilmeyende. Dilden dile bu gemi üç gün burada kalır, bu hava bir haftaya düzelmez. Aradan da tanışma faslı devam ediyor, senin adın ne, Ali, seninkisi, Veli, seninki, Selamet, nerelisin ne iş yaparsın gibi muhabbetler. Gözleri ufka bakarak, garip garip düşüncelere dalan Nazlı Can’ın babasına yaklaşan bir kışı yüksek selse selamünaleyküm hemşerim hayrola ne öyle dalmışsın, ilk defa mı gurbete çıkıyorsunuz, isminiz ne? Nazlı Can’ın babası yeni bir rüyadan uyanır gibi;

 

        Benim ismim Muhammet. Ya sızın ki. Memnun oldum bende Ahmet. Bende memnun oldum. Havadan sudan başlayan hoş sohbet çevrede bulunanların katılımıyla bir hayli hararetlenerek nefis bir ortam oluşmasına vesile oldu. Nazlı Can’ın babası Muhammet’te bu durumdan bir hayli memnun oldu. Bir nebze de olsa zihinsel olarak köyünden ve sevdiklerinden uzaklaşarak, memleket meselelerine ve güncel konulara yoğunlaşarak genel durumlar konuşulmaya başlandı.

 

        Nazlı Can’ın babası ilk kez gemi ile yapmış olduğu bu yolculuk nedeniyle heyecanını ve merakını yatıştıra bilmek için yolculuk hakkında söz açarak, kardeşler bu yolculuk kaç gün sürecek, ne zaman İstanbul’a varırız, ben bu yolculuktan çok sıkıldım diyerek yeni bir tartışmanın fitilini ateşlemiş oldu. İlk tanışmış olduğu Ahmet, yolculuğun altı- yedi gün sürebileceğini ileri sürerken, sohbete sonradan katılmış olan Yunus yolculuğun sekiz- dokuz gün sürebileceğini ileri sürdü. Diğer yandan gemiye Trabzon limanından binen Zekeriya söz alarak dua edelimde hava durumu düzelsin aksı halde daha fazlada sürebilir. Benim tahminlerime göre de dokuz güne ancak varırız diyerek Nazlı Can’ın babasının yüreğine hançeri saplamış oldu.

 

       Gemi hem hava durumu nedeni ile sık sık rötar yapıyor, hem de önüne bulunan bütün limanlara uğrayarak kâh yolcu indiriyor, kâh yeni yolcu alıyor. Gemi ile İstanbul yolculuğu Normal şartlarda zaten üç gün sürüyordu. İşe hava şartları da karışınca sekiz-dokuz gün sürüyormuş. Bu yolculuk bazen on günü bile bulduğu oluyormuş. Velhasıl yolculuğun dokuzuncu gününde ikindi vaktinden sonra, gün batımında gemi İstanbul Karaköy limanına demirledi.

.....



HÜSEYİN BALCI

Okunma Sayısı: 13


3.149.253.136








  Turan Balcı

Hüseyin hocam Güzel yazı paylaşımlarınız için teşekkürler kaleminize sağlık

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Son Ziyaretçi Yorumları
Turgut Tekin
Değerli Köylülerim, bir konuda fikirlerinizi bizimle paylaşmanızı rica ediyorum. Mevsim nedeniyle Düğün ve Nikah merasimlerinde yoğunluk yaşanmaktadır. Günümüz trafik ve ulaşım maliyetleri nedeniyle uzak bölgelerden Düğün ve Nikah salonlarına ulaşmak zorlaşmıştır. Bu nedenle köylülerimizin evlenecek çiftlere hediyelerini ulaştırabilmeleri için, Davetiye SMS altına evlenecek çiftin IBAN numarasının yazılması ve Düğün davetiyelerinin dağıtılmasında yaşanan zorluk nedeniyle davetiyelerin toplu sms olarak gönderilmesinin yeterli olacağı önerisi hakkındaki görüşlerinizi paylaşmanızı rica ederim.

Hüseyin aksu
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun

Turgut Tekin
Değerli köylülerim öncelikle uzaktan yakından Ilıcaköyü Derneği, köy muhtarlığı ve köyümüzle ilgili konuları yakından takip ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Köyümüzle ilgili faydalı olabilecek görüş ve önerilerinizi web sitemizin ziyaretci yorumları alanında paylaşmanız, daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Sitemizin yayinlamasini istediginiz haber, bilgi. belge ve resimleri bizimle paylasabilirsiniz. Olumlu veya olumsuz goruslerinizi, musait vakitlerinizde bu mecrada tum koylulerimizin takip edebilmesi için paylasminizi rica ederiz. Saygılarımla


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.

Rize İkizdere Ilıca Köyü Derneği

© Copyright 2022  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top