Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4495 | 34,5115 | |
EURO | 36,2759 | 36,3412 | |
MÜDERRİS VE DERSİAM (MEHMET EFENDİ)
Köyümüzden Tarihe iz bırakanları gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla çıkmış olduğumuz bu ulvi ve bir o kadar da meşakkatli yolculukta bizlerden desteklerini esirgemeyen Derneğimizin değerli yöneticileri başta olmak üzere, değerli okuyucularıma ve yine bu çalışmaların; “Köyümden Manzaralar” adi altında bir kitap haline getirip kütüphanelerimizde değerli bir kaynak olması, siz değerli okuyucuların istifadesine sunulması için teşvik ve desteklerini eksik etmeyen çok değerli hocam ve amcaoğlu Gazeteci - Yazar İbrahim BALCI hocama teşekkür etmeyi bir borç bilir, Şükranlarımı arz ederim. Sefer bizden, zafer Allah’tandır.
Köyümüzden yetişmiş olan çok değerli ve mümtaz şahsiyetleri geleceğe taşımak ve genç nesillere tanıtmak, ders çıkarmak, ibret almak amacıyla başlamış olduğumuz bu hizmetin nihayete erdirilebilmesi için başta değerli büyüklerim olmak üzere, herkesin bilgi ve birikimlerine ihtiyacımız vardır. Ufacık, bir “kıytırık” mesabesinde dahi olsa söylenenler tarafımızdan mutlaka dikkate alınacak ve değerlendirilip ilgili yere not edilecektir.
Bizim bilmediğimiz veya bizlere yanlış olarak intikal eden bilgilerin doğru bir şekilde intikallerini sağlamak amacıyla yapacağınız katkılara şimdiden teşekkür ederim. Önceki yazılarımızın birinde “Yar Fadimem” adı altında yayınlamış olduğumuz türkünün aslen yerel sanatçı Kenan USTASES’e ait olduğunu ve ses benzerliği nedeniyle Veysel BALCI tarafından yazıldığının ve okunduğunun bilindiğini bizlere bir önceki dönem Muhtarımız olan Sayın Ali BALCİ söylenmiş ve yazımızın ilgili yerine gerekli not düşülmüştür. Kendisine teşekkür ediyorum. Bu ve benzeri durumlarda, eksik yâda yanlış olarak yazılan bilgilerin düzeltilmesi için desteklerinizi bekliyorum.
Sakarya İl Emniyet Müdürlüğü Eğitim Şube Müdürlüğü kadrosunda görevli iken üç yıl Kütüphanecilik yapma imkânına sahip oldum. Başta İl Emniyet Müdürüm Sayın Mustafa AYDIN olmak üzere beni bu göreve layık gören tüm sıralı amirlerime teşekkür ediyorum. Bol bol kitap okuma imkânı buldum. Osmanlı İmparatorluğu tarihi ile ilgi elime geçen bir kitapta; Padişahlarımızdan Cennet mekân Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri zamanında köyümüzden Rize sancağı, Kuraisebe, van’a karınesi olarak söz edildiğini okudum. Köyümüzün kaplıcalarından ve bu kaplıcaların “uyuz” başta olmak üzere mide, bağırsak gibi birçok hastalığa şifa olduğu yazmaktaydı. Ayrıca Yavuz Sultan Selim Han hazretlerinin köyümüzde Abduun (Orta mh.) Mahallesinde ki köyümüzün en eski camisinde konakladığı rivayet edilmektedir.
Köyümüzde başta Bal olmak üzere yetişen mısır, patates ve fasulye gibi ürünlerimizin nam saldığı gibi, Yüksek derecede rütbeli Asker, Kadı, Müderris, Molla, Doktor, Müdür, hâkim, Gazeteci, Yazar, araştırmacı, öğretmen, Avukat, İş adamı, Müteahhit ve daha akla gelebilecek nice nice iş kollarından çok değerli insanlarımız yetişmiştir Elhamdülillah.
Vaneden bir tane Profesör var mıdır diyenlere de bir cevap niteliği taşıması bakımından, iftihar vesilemiz ve gurur kaynağımız olan değerli büyüklerimizi, dedelerimizi burada anmaktan büyük bir onur duyuyorum. Geçmişi geleceğe taşırken, hem geçmişimizi hayırla yâd etmek, hem de gelecek nesillere rehber olması açısından bu çalışmamızı çok önemsiyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bundan sonra da Köyümüzden böyle nice nice saygın ve mümtaz değerlerin yetişmesini Mevla’m nasıp eylesin.
Şairin dediği gibi:
“ Haberin yok gibidir, taşıdığın değerden
Sen de geçebilirsin yardan, anadan serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u Fethettiği yaştasın..!
Hep birlikte düşünelim ve araştıralım. İşte örnek; Cennet Mekân Abdülhamit Han hazretleri zamanında Kadılık yapan “Yazıcı”’lar ailesinin dedelerinden Ömer efendi ve Hâkim Rıza efendi. Yine Osmanlı İmparatorluğu zamanında (Dönemi henüz tespit edilemedi) Mollahasanoğlu ailesinin dedelerinden Abdullah veya Abdurrahman isminde yüksek rütbeli Asker. Yine Osmanlı İmparatorluğu zamanında Balcı ailesinin dedelerinden Müderris (Okutman) Mehmet Efendi. Yine Balcı ailesinin dedelerinden Çanakkale savaşlarında (Sakarya Meydan Muharebesi olduğunu söyleyenler de var.) destan yazan Veysel dedemiz. Bu listeyi inşallah hep beraber büyüteceğiz ve çoğaltacağız. Bu vesile ile hem geçmişimizi anmış olacağız ve hem de ders alacağız. Gelecek nesillerimizi buna göre daha bir iştiyakla yetiştireceğiz ve geleceğimizi yeniden inşa edeceğiz.
Bu yazımızda ele alacağımız Mehmet Efendi hazretleri; Cennet Mekân Abdülhamit Han zamanında İstanbul Fatih semtinde Fatih Camisinin yanında, o zamanlar bulunan Fatih Külliyesinde ki medresede öğrenim gördüğü bilinmektedir. Süleymanoğlu Mehmet efendinin mezar taşında, murç ve çekiç marifetiyle ölüm tarihi 1940 olarak yazmakta idi ancak torunları tarafından yeniden betonarme olarak yapılan mezarlığına konulmuş olan mermerden yapılı mezar taşına, doğum tarihi 1861 – ölüm tarihi 1936 olarak yazmaktadır.
Mehmet Efendi dedemiz yedi yıl Erzurum ilinde o dönemin müderrislerinden ders aldığı ve bazı rivayetlerde yedi yıl mahzenlerde ders okuduğu söylenmektedir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Müderris (Bu günün unvanıyla Profesör) olan dedemiz Mehmet efendinin doğum ve ölüm tarihleri ile Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarda ki Padişahlar göz önünde alındığında;
Cennet mekân Sultan Abdülhamit han hazretleri; 31 Ağustos 1876 ila 27 Nisan 1909 tarihleri arasında, Otuz iki yıl, yedi ay, yirmi yedi gün padişahlık yapmıştır. Cennet Mekân Sultan V. Mehmet Reşat hazretlerinin; 27 Nisan 1909 ila 3 Temmuz 1918 tarihleri arasında, on sekiz yıl padişahlık yapmıştır. En son Padişah olan Cennet mekân VI. Mehmet Vahiduddın’ın ise; 4 Temmuz 1918 ila 1 Kasım 1922 tarihleri arasında, dört yıl, beş ay Padişahlık yaptıkları görülmektedir. Bu tarihler incelendiğinde dedemiz Mehmet efendinin her üç Padişah zamanını müşahede ettiği ve Kurtuluş savaşından Cumhuriyetin Kuruluşuna ve hatta Dedemizin yeni mezar taşında yazılı tarihe göre Atatürk’ün ölümünden iki yıl önce vefat etmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Dedemiz Mehmet efendinin kaç yıl Müderrislik yaptığı, kaç yıl İmamlık yaptığı kesin olarak bilinmemekle beraber, eskilerimizin çok iyi bileceği ve benimde bildiğim ve içerisinde çocuk okutulduğunu gördüğüm İkizdere de bulunan Kuru saha camiinin yanında ahşaptan yapılı büyükçe bir Kur’an Kursu vardı. Mehmet Efendi bu Kursta uzun zamanlar Müderrislik yaptığı bilinmektedir. İlmiyle amil olan Mehmet Efendiye dini konularda olduğu gibi “Ukubat” ve “Muamelat” konularında da bilgi sorulurdu. Mehmet Efendi; dinlenen ve sözü geçen birisiydi (rahmetüllahi aleyh).
Bir seferinde Kuraiseba (İkizdere)’de, bir grubun üzerinde ihtilaf etmiş oldukları bir mevzuda Mehmet Efendiye danışmadan, konu hakkında bilgi almak üzere direkt olarak Rize Müftülüğüne gittikleri ve giden kişilerin sormak istedikleri konu hakkında bilgi almak üzere O zamanlar Rize Müftüsü olan Yusuf Efendiden bilgi almak için Müftülük görevlilerinden gerekli izini alarak Müftü beyin odasına girdikleri, (Asıl ismi Yusuf Efendi olan Müftü Efendi Hacı Güneş olarak tanınmaktadır.) Bilgi ve birikiminin yanı sıra saygın ve güvenilir kişiliği ile ün salmış olduğundan kendileri Hacı Güneş (Yaşamış olduğu zamanın Güneşi) ismi takılan Yusuf Efendi her zaman yapmış olduğu gibi gelen kişileri hoş bir şekilde karşıladığı, gelen kişiler malum konuyu Müftü Yusuf Efendiye açınca kendilerine nereden geldiklerini sorduğu ve Grubun Kuraiseba’dan geldiklerini öğrenince de;
Gruba hitaben:
Gelen kişilerin;
Yusuf Efendi;
Mehmet Efendi İkizdere’den Rize iline gittiği zaman Bir manga ( Bir manga asker on kişiden oluşur) Asker tarafından selamlamasına çıkılır ve törenle karşılanırdı. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Müderrislik makamının ne kadar yüksek bir makam olduğu buradan anlaşılmaktadır.
Bir seferinde Rize’ye giden Mehmet Efendinin selamlığına çıkan ve Mehmet Efendinin tören mangası ile karşılandığını gören o zaman, ilde görevli bir yüksek düzeydeki birim Müdürünün bu hususta Jandarma Alay komutanına çıkarak; Ben geldiğim zaman benim selamlığıma çıkmıyorsunuz da, Mehmet Efendi kimdir ki Mehmet efendinin selamlığına çıkıyorsunuz diye şikâyette bulunduğu ve Alay Komutanının kendisine cevaben; Bize verilen emir bu, sizin içinde emir verilirse sizin de selamlığınıza çıkarız dediği rivayet edilmektedir.
Yine bir seferinde İkizdere’de iki akraba arasında meydana gelen bir uyuşmazlık nedeniyle konu Mehmet Efendiye intikal ettirilmiş olup, Mehmet Efendi etrafına tolamış olduğu “ehli vukuf” ile beraber olaya müdahil olarak yapılan tetkik ve inceleme neticesinde, heyet tarafından uygun görülen doğru karar her iki tarafa iletilmiştir. Karardan hoşnut olmayan taraftan bir grubun, geceleyin Mehmet efendinin köydeki evini kurşun atmışlardır. Bu olayı duyan Mize’li ve Manleli’lerden oluşan, beş on kişilik silahlı bir grubu ertesi gece Mehmet efendinin evine göndermişlerdir. Vane’ye doğru giden bu grubu görenler gruba nereye gittiklerini sorunca Gruptakiler; Dün gece bizim Hocamızın evini kurşunlamışlar, Bu gece de gelsinler onlara Dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğiz, diye cevap vermişlerdir.
Bu olaylardan anlaşılıyor ki, Mehmet Efendi Müderrisliğinin yanı sıra kadılık da yapmaktaymış. Kendisine iletilen uyuşmazlıkları hukuk terazisinde, İslam’ı kurallara uygun şekilde neticelendirip, hak ve adaletin tesisini sağlamaktaymış.
“Doğruysan zarar gördüm deme, bil ki iyiler mutlaka kazanır” der Mevlana hazretleri. Doğrudan ve doğruluktan yana tavır koyan Mehmet Efendi yaşadığı gibi ölmüştür. Biz, hadis-ı şeriflerden biliyoruz ki:“ Nasıl yaşarsan öyle ölürsün, nasıl ölürsen öyle dirilirsin, nasıl dirilirsen öyle haşr olursun”. Mevla doğruluktan ayırmasın.
Cumhuriyet döneminde Harf inkılabı yapılıp, Arapça okumanın ve okutmanın yasak olduğu zamanlarda Mehmet Efendi mağaralarda ve mahzenlerde Kuran’ı Kerim ve Arapça dersi okutarak dini hizmetlerin kesintisiz devam etmesinde büyük katkılar sağlamıştır. Ağaçlardan ve otlardan yapılan gizli sığınaklarda ders okutmuştur. Arapça Ezan okumanın yasak olduğu ve Ezanların Türkçe olarak “ Tanrı uludur, Tanrı uludur” şeklinde okunduğu dönemlerde Mehmet Efendi köyümüzde Büyük Camide İmam Hatip olarak görevliydi.
Ezanla ilgili olarak Mehmet Efendi ile alakalı kısma geçmeden önce tarihi bir gerçeğin bilinmesi açısından burada bahsetmek isterim ki: Asırlar boyunca “ALLAH’U EKBER, ALLAH’U EKBER” diye okunan Ezan’ı Muhammediye 1932 – 1950 yılları arası tam 18 yıl boyunca bu ülkede “Tanrı uludur, Tanrı uludur” olarak okunmuştur.
Efendi ile alakalı kısmı ise; Harf inkılabının yapıldığı, Arapçanın yasaklandığı ve Kur’an Kurslarının kapatıldığı o dönemlerde köyümüzde Mehmet Efendi, Sefer Efendi gibi hocalarımız tarafından gizliden gizliye evlerde, mahzenlerde, mağara gibi yerlerde Kur’an-ı Kerim okutulmuştur. Yeni mezar taşında ölüm tarihi 1936 olarak yazan Mehmet Efendi görevde iken vefat etmiştir.
Mehmet Efendi, aslına mugayir olarak okunan Türkçe ezan emrine hiçbir zaman riayet etmemiştir. Ancak sık sık Camilerin kontrol edildiği, muhbirlerin bol olduğu ve sık sık ihbarların yapıldığı böyle bir dönemde ezanlar ancak etrafa konulan gözcüler sayesinde aslına uygun olarak okunabilmekteydi. İşte böle bir zamanda, muhtemelen Akşam veya Yatsı namazı için Ezan okumak üzere Mehmet efendi cemaatten sesi gür ve güzel olan Rahmetli (Topal) Ali ERGİN (Nam-ı diyar BEHRAM ağa) amcamıza Ezani okumasını söylemiştir.
Gözcüler nezaretinde minareye Ezan okumaya çıkan Behram ağa “ ALLAH’U EKBER, ALLAH’U EKBER” diye başlamış olduğu ezanı “ Tanrı uludur, Tanrı uludur” olarak tamamlamıştır. Mehmet Efendi, ihbar neticesinde veya kontrol amaçlı olarak köye Jandarmaların geldiği ve gözetleme yapanların Ali amcayı ıslık veya değişik bir şekilde ikaz etmeleri neticesinde, Ali amcanın Ezanı Türkçe olarak tamamlamak zorunda kaldığını öğrenmiştir. Kılınan namazdan sonra dua için cemaate dönen Mehmet Efendi:
Ey Cemaati Müslim’in! Şimdi ben dua edeceğim sizlerde cani gönülden “AMİİİN” diyeceksiniz diye söyler ve şöyle dua eder: “YA RAB, BİRDAHA BANA TÜKÇE EZAN SESİNİ DUYURMA” Cemaat; hüzünlü bir şekilde “AMİİN” der. Ve Mehmet Efendi o sabah emaneti sahibine teslim eder. ALLAH RAHMET EYLESİN.
Son paragrafa, dikkat çekmek için anlatmış olduğum bu olayla ilgili olarak dikkat çekilmesi gerek en önemli hadise ölüm olayıdır.
İşte köyümüzden yetişen ve coğrafyamıza ışık tutan, çevremizi aydınlatan Mehmet Efendi bu. Sadece “Hoca” olarak değil, “Müderris” olarak anıldığına göre Mehmet Efendinin zamanının Profesörlerinden olduğu anlaşılmaktadır.
Haberin olsun artık taşıdığın değerden.
Sende geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Elde sensin dilde sen, gönüldesin baştasın
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.
“MÜHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASIL KANDA MEVCUTTUR”