Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4372 | 34,4992 | |
EURO | 36,3826 | 36,4482 | |
BİR “ANI” PAYLAŞMAK İSTİYORUM
Başta okuyucularım olmak üzere tüm köylülerimi canı gönülden saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın Selami, rahmeti, bereketi, mağfireti üzerinize ve üzerimize olsun.
Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden ve bizlere bunca nimetler bahş eden yüce Mevlamiz’a hamd, sevgili Habibi, Resülü Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun. Yaklaşan Ramazan Bayramımız şimdiden kutlu olsun. Daha nice nice Ramazanlara ve Bayramlara sağlık ve mutluk içerisinde kavuşmamızı Rabbimden niyaz ederim. Geçmişlerimize gani gani rahmet, hayatta olanlarımıza sağlıklı, hayırlı üzün ömürler, hastalarımıza acil şifalar temenni ederim.
Ramazan bayramı yaklaşınca içimde buruk bir sevinçle eski ramazanlarımı hatırladım. Hem geçmişi yâd etmek ve ölmüşlerimize rahmet okumak hem de o günleri tekrar zihnimde yaşamak ve bütün bunları siz değerli dostlarla paylaşmak istedim.
Bu arada; Ramazanın başında başlamış olduğum Kur’an-ı kerim hatmimi bitirdim ve dua’sını yaptım. Mevla’m kabul eylesin. Ecrini Başta Sevgili Peygamberimiz (sav) olmak üzere. Tüm Resullerin ve nebilerin ruhuna, ardından özellikle bu yazıda adları geçen değerli cemaatimin ruhuna ve tüm köylülerimizden göçenlerin ruhuna ikram eyledim. Mevla haberdar ve hissedar eylesin inşallah.
Baba mesleği olan İmam Hatiplik görevime ilk defa 1981 yılında, daha Lise birinci sınıfa yeni geçtiğim sene Köyümüzde İmamlar Mahallesi, İmamlar camiinde başladım. Çok heyecanlıydım. İlk kez Teravih namazı kıldıracağım. O yıllar babam İsmail Hoca İkizdere Merkez Camiinde görevli. Küçük caminin yanında bulunan eskiden Kur’an kursu olarak faaliyet gösteren ve daha sonra yeni kurs yapılanca bir kısmı çöken, bir kısmı ayakta olan kursta kalmaktaydık. Evde Hoca babamın huzurunda bir iki teravih kıldırma tatbikatı yaparak, hazırlamış olduğum çantamı; içerisinde birkaç parça eşya, birkaç kitapla birlikte Ramazana bir gün kala İmamlar mahallesi camisine geldim. Rizvan’in Mustafa amca beni karşıladı. O zamanlar bir Kamyonu vardı. Kendisi şoför değildi ancak bir şoför tutarak köye ve yaylaya nakliye işi yapardı. Caminin mütemmidi kendisiydi. Camiyi açtı girişte sol tarafta küçücük bir oda benim kalacağım yer. Çantayı bıraktık işe koyulduk. Belli ki uzun zaman camii hiç açılmamış. Üst katta namaz kılınacak yerden başlayarak camiyi güzelce bir süpürdük. Mustafa amcanın nakliye işi çıkınca işi bana devretti kolay gelsin diyerek gitti.
Ben ise; hem akşam kılacağımız teravinin heyecanını hem görev ve sorumluluğun stresiyle camiyi bir hale soktum. Sonradan Kaim babam olan Hamza YILMAZ’in evine gittim. Yayla çıkımı olduğundan Teyzem yayladaydı ancak iki yengem de evdeydi. Durumu kendilerine izah ederek vaziyeti anlattım. Bana yemek verdiler, yemekten sonda yengelerim ve teyzemin kızı ile birlikte tekrar camiye geldik. Daha detaylı güzel bir temizlik yaptık. Vakit akşam oldu. Akşam ezanını okudum cemaat gelmeye başladı. Cemaat bir hayli karabalık. Hepsinin ismini hatırlamıyorum ama hatırladıklarımı burada anmak isterim. Başta Mustafa YILMAZ, Hamza YILMAZ, Nazir YILMAZ, Sefer AKSU, Osman AKSU, İsmail AKSU, Hamdi AKSU, Feyizi AKSU, Mehmet AKSU, Adem YILMAZ, Hayrullah YILMAZ, Mahmut YILMAZ, Nazir YILMAZ, Hüseyin YILMAZ, Osman KATAR, Dursun ali AKSU, Hasan AKSU, Abdulli YILMAZ, Zeynulli YILMAZ daha niceleri. Gençler, çocuklar ve kadınlar. İsimlerini yazdıklarımdan bildiğim kadarıyla, Feyizi amca, Hüseyin (Kamilenin)abi ve Haci Hasan amca hayatta. Diğerlerine Mevla gani gani rahmet eylesin, Menzillerini mübarek eylesin, Makamlarını Cennet eylesin, Nebilere, sıdıklara komşu eylesin.
Alt katta oturuyoruz. Koyu bir sohbet, muhabbet, demek gülmek aman Allah’ım cemmat ne kadar mutlu, ne kadar samimi, ne kadar sevecen. Bende ise yatsı ezanından sonra başlayacak olan teravih namazı heyecanı. Derken vakit tamam, babamın vermiş olduğu imsakiyeye göre yatsı ezanı oldu. Hayrullah amca gür sedasıyla ezanı okudu, namaz için üst kata çıktık. Dilimde sınavlara girmeden önce okuduğumuz dua “Rabbi yessir vela tuassir, Rabbi temmim bir hayr” yanı; Allah’ım kolaylaştır, güçleştirme. Hakkımda hayırlı olanı nasip eyle.
Müezzin, Hayrullah amca, ezan bitti namaz için kıyamdayız artık. Önce Yatsının ilk dört sünneti ardından yatsının farzı sonra son iki rekat sünnet. Şimdi teravih. Hayrullah amca; “Niyetisselatitteravih Allahummesalli ala Muhammad”
Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Niyet, tekbir, sübhaneke, Fatiha ardından “Fil” süresinden aşağı doğru zammi süre. Yanı Namaz başları diye tabir ettiğimiz süreler. Dört rekatta bir selam, arada salat’ı ümmiye. Aman Allah’ım o ne coşku! Adeta cami inliyor. Hayrullah amcanın gür sesine gençlerin sesleri karışıyor. Bende bir rahatlama, bir güven, Rabbime hamd olsun sanki kırk yıllık imam. Derken, teravih tamam, ardından Vitir vacip ve tespih dua sonunda o zamanki genç sesimizle “Amenerresulu” El Faaatiha.
Cemaat caminin dışına çıkmış Mustafa amcayla konuşuyorlar (Ben halen üst kattayım cübbemi çıkardım) yahu maşallah biz sana kızacaktık bu küçücük çocuğu nereden buldun getirdin, bu teravih kıldırabilir mi?diye ama çok güzel teravi kıldırdı. Diğer yandakiler; ne demek çocuk İsmail Hocanın oğlu çekirdekten yetişme, hem kur’an kursunda okuyor, hem de İmam Hatipte.
Günler günleri, haftalar haftaları kovaladı derken şimdiki gibi Bayram yaklaştı. Son teravihlerimiz, bende de görevi başarıyla tamamlamanın verdiği mutluluk ve heyecan. Ayrıca,; Annem yaylada, kardeşlerim yaylada. Abim Hasan BALCI Köhçerde şamdanlar camiinde benim gibi Ramazanlık imam o da gelecek yaylada buluşacağız. Son teravimiz veya bir önceki teravih tam hatırlamıyorum. Vitir namazını kılıyoruz. Hanı üçüncü rekatta “Allah’u Ekber” deyip ellerimizi tekrar kulaklarımıza götürüyoruz ya, işte ben onu unuttum, rükü’a vardım. Hayrullah amca ( Dedik ya, gür sadalı)“ALLAH’U EKBER” diyerek beni uyardı. Aklıma geldikçe halen o sesi duyar gibi oluyorum. Allah rahmet eylesin. Tabi dışarıda konuşmalar; hoca şaşırdı. Diğerleri olur o kadar ne var namaz fasit olmadı ya. Çok şükür Görevimizi tamamladık.
Bir olayımızda şöyle olmuştu: Kardeşim Feyzullah yanıma gelmişti birkaç gün birlikte kaldık. Bir akşam sahura kadar oturduk. Sahurumuzu yaptık ve sabah namazından sonra yattık. Uykusuzluğun vermiş olduğu yorgunlukla biz derin bir uykuya daldık. Bir ara uyandım hava sıcak güneş odanın içine dolmuş ben yorganın altında terlemişim. Göz kapaklarını zar zor açarak sata baktım, satı 12:15 olarak gördüm, (oysa saat 11:15) derhal kardeşim Feyzullah’ı uyandırdım, hemen kalk öğle ezanı geçiyor sen ezani ver ben abdest alayım. Kardeşim uykulu uykulu üst katta bulunan höpörlere koşarak ezani okumaya başları. Ezanın yarısında ben saate iyice bakınca ezana daha bir saat olduğunu gördüm. Ancak iş işten geçmişti, yapacak bir şey yok ezan okundu. Bir saat sonra tabi öğlen ezanının tam vaktinde büyük camiden normal ezan okundu. Akşam Cemaat geldi Abdulli amca (Allah Rahmet eylesin) tabi direkt olarak bir şey demiyor ama bana soruyor. Hoca; öğlende büyük camiden bir şey okundu, o ne idi sala mıydı? Kendisine durumu izah ettik böyle böyle oldu ne yapalım özür dileriz.
Bana şunu anlattı: Rahmetli Dedem Hacı Hasan da aynı camide çok görev yapmiş. Fahri olarak, yanı ücreti mahalleli tarafından ödeniyordu. Büyüklerimiz bilir. O zamanlar sadece Büyük camide kadrolu imam vardı. Diğerleri sadece ramazanlık ve kışın birkaç ay imam tutarlardı. Bir gün Rahmetli dedem de bizim gibi uykuya kalmış, Öğlen uykusu sünnet olan bir uykudur. Dedem rahmetli çok takva bir şahsiyetti. Ömrünü Kur’an ve sünnet yolunda, ibadet ve taatla geçirmiş biriydi. Rahmetli öğlen uykusunda iken bir uyanmış Güneş tam batmak üzere, bir anda geceden uyuduğunu ve sabah namazına kalkamadığını düşünerek “ Ey vaaaah güneş batıdan doğuyor” zannıyla camiden dışarı koşarak sağa sola bakıyor. O zaman Rizvan’ın Fazlı’nın evi yeni yapılıyor. Dedem bakıyor ki orda ustalar çalışıyor. Abdulli amca da orda. Dedem Abdulli amcaya bağırıyor: Abdulli siz ne yapıyorsunuz. Abdulli amca; hayırdır hocam ne oldu, biz ne yaptık. Yahu görmüyor musunuz Güneş batıdan doğuyor siz hala ev yapıyorsunuz. Ustalar gülüşüyor, Dedemin uykudan yeni uyandığını anlıyorlar ve durumu Dedeme izah ediyorlar. Dedem yüksek sesle Kelime-i şahadet getiriyor ve oturup hüzünlü hüzünlü anlatmaya başlıyor. Ustalara nasihatler yapıyor. İşte üç günlük Dünya dedikleri bu, Uyudun uyanmadın olacak, nefes verdin alamadın olacak, nefes aldın veremedin olacak. Bakmayın bu dünyanın nakışına nukuşuna .
Yattım Allah kaldır beni, Nur içine daldır beni
İman ile Kur’an ile Cennetine aldır beni. Amiiin Amiiin Amiiin İnşallah.
Mevlam tutmuş olduğumuz oruçlarımızı, kılmış olduğumuz namazlarımızı, vermiş olduğumuz zekâtlarımızı, Fitrelerimizi, sadakalarımızı, okumuş olduğumuz Kuranlarımızı, yapmış olduğumuz ibadat-ü taatlarımızı kabul eylesin. Mevlam geçmişlerimize rahmet eylesin. Kalan ömrümüzü geçen ömrümüzden hayırlı eylesin. Gafletten uyanık bir şekilde her zaman ebedi yolculuğa hazırlıklı olanlardan eylesin. Azığımızı bol eylesin, Peygamberimizin huzurunda, aile efradımızın yanında mahcup eylemesin. Hep birlikte Cennet-i Alada havz-ı Kevser’in başında buluşmayı nasip eylesin. Ramazan Bayramımız tekraren mübarekli olsun.