Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4372 | 34,4992 | |
EURO | 36,3826 | 36,4482 | |
SELAMÜN ALEYKÜM
Bu yazımda “Selam” hakkında okuduğum bir makaleyi sizinle paylaşmak istedim. Mevla tesirini önce bana sonra siz değerli okurlarıma halk eder inşallah.
Selam yalnızca selam mıdır?
Kur’an-ı kerim’i ve sünnet-i nebiyi incelediğimizde hakkında pek çok ilahi ve nebevi beyan bulunan selam’ın sıradan bir selamlaşma, bir merhabalaşma olmadığını bunun ötesinde nice hikmet ve manaları derununda taşıdığını görmekteyiz.
Esma-ı Hüsna’dandır “Selam”. Rabbimizin hem ismi hem sıfatıdır “es-selam”. Kullarını selamete eriştiren, esenlik bahşedendir o. İrfan ehlince kâinat, esma-ı ilahinin zuhur yeridir ve her varlık istidadı nispetince bu isimlerden nasiplenmektedir. “Es-selam” isminin tecellisine mazhar olan Müslüman “elinden ve dilinden emin olunan” insandır. Selamın kıymetini bilen, hak’tan aldığını halka verendir.
İslam’ın şiarıdır “selam”. İnananlar olarak ”silm”e katılmak, barışı tesis etmekle sorumluyuz. Müslümanların ortak lisanıdır “selam”. Kardeşliğin ilanıdır. Dünyanın neresine gidersek gidelim, bize “Es-selamu aleyküm” diyerek selam veren kimsenin mümin kardeşimiz olduğunu anlar ve muhabbetle icabet ederiz selamına.
Hak lisanıdır “selam”. Sevginin ilanıdır. Rabbimiz kutlu elçisini selamla anmakta, bizlerin de peygamberlere karşı takınmamız gereken tavrı ortaya koymaktadır. Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. İlyas, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. İsa, ve Hz. Muhammed Mustafa Kerim kitabımızda selamla anılan elçilerdendir.
Sevgili Peygamberimizin insanlığa armağanı bir duadır “selam”. Selamet, rahmet ve bereket duası. Her birimizin selamete, rahmete, berekete ne çok ihtiyacımız vardır. Fahr-ı kâinat Efendimiz bir gün Hz. Enes’e “Evladım, ailenin yanına girdiğinde selam ver ki sana ve ev halkına bereket olsun” der. Bu dua ile bir araya gelir müminler ve bu dua ile dağılır meclisler. Böylece Sünnet-i Resulü hem yaşar hem yaşatırlar.
İmanın gereği, muhabbetin tezahürü, sevginin kemalidir ”selam”. Birbirimizi sevmenin imanımızın yansıması ve cennete girmemize vesile olduğunu hatırlatan Efendimiz bir keresinde “ Yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?” diye soruyor ve şöyle diyordu: “ aranızda Selami yayınız.”Anlıyoruz ki, selam muhatabımızla sevgi dilini konuşabilmek, gönül iletişimi kurabilmektir. Suya atılan bir taşın yüzeyde gittikçe genişleyen dalgalar oluşturması gibi selam da kalplerde sevgi şuleleri oluşturmakta, rahmet haleleri meydana getirmektedir.
Tanıdığımıza değil sadece, tanımadıklarımıza da selam vermelidir. Peygamberimizin beyanıyla, İslam’ın hayırlısı budur. Güvenmek ve güven vermektir “selam”. Lisanımız, “Es selamu aleyküm” derken, hal lisanımız “ Benden sana zarar gelmez. Elimden, dilimden, gözümden her halimden emin olabilirsin” mesajını verir muhatabımıza. Selam veren dil kırıcı konuşmaz, gıybet etmez, yalan söylemez. Musafaha eden el vurmaz, zulmetmez, küçük görmez, harama bakmaz. Hâsılı selam vermek güzel, verilen selamı almak daha güzeldir. En güzeli ise selam olabilmektir!
Bir emanettir “selam”, dosttan dosta ulaştırılan. “Selam söyleyin” denildiğinde, o Selami baş üstüne almak titizlikle taşımak ve sahibine ulaştırmak gerektir. Nice selamlar göndermişizdir bugüne dek ana-babaya, akrabaya, ahbaba, Nice selamlar almışızdır sıladan, gözyaşlarıyla. Selamın kıymetini en çok, sevdiklerine hasret kalanlar bilir.
Kur’anda verilen selama aynı şekilde ya da daha güzeliyle karşılık vermemiz de istenmektedir.
- Es selamü aleyküm
- Ve aleyküm selam
- Esselamü aleyküm ve rahmetullahı
- Ve aleyküm selam ve rahmetullahı ve berekatühü “ gibi. Nebevi terbiyeye göre; “ küçük Büyüğe, geçen oturana, az çoğa selam verir.
Kur’an okuyana, abdest alana, namaz kılana,yemek yiyene, ezan ve kamet esnasında selam verilmemesi de yine edebin gereğidir.
Hâsılı kelam, Hakkın rızasına talip kul olmak, Ahlak-ı Resulü kuşanmaktır selam. Nefsi mücadelede zafere ermek, cümle varlığa Yaratandan ötürü değer vermektir. Barışı, kardeşliği, sevgiyi hayatımıza hâkim kılmaktır. Bugün Müslümanlar olarak kendimizi sığaya çekmek, yapıp ettiklerimizi bir daha gözden geçirmek durumundayız. “Aranızda Selami yayınız” nebevi düsturunu yeniden okumaya, anlamaya, anlamlandırmaya ve yaşamaya ihtiyacımız var. Gözyaşı, kan ve zulmün dinmek bilmediği İslam coğrafyasının bir ferdi olarak selamı aramızda yayamamış olmanın, yeryüzünde barışı hakım kılamamanın, evrensel planda insan ve İslam kardeşliğini yaşayamamanın ıstırabını yüreklerimizde taşımaktayız.
Nasıl olup da, selam vermenin sünnet, almanın farz bilindiği aydınlık iklimlerden, şairin, “Selam verdim rüşvet diye almadılar” serzenişine sebep olan devirlere gelindiğinin muhasebesini yapmalıyız.
Müminin mümine üç günden fazla küs durması haram ise, iki müminin hayırlısı önce selam verense, selamda selamet olduğuna inanmış isek, selam gönül dili, selam muhabbet, selam dua, selam cennete götüren bir yolsa şayet birbirini görmezden gelenlerimiz, görüp de selam vermeyenlerimiz, verilen Selamı almayanlarımız ne büyük bir mahrumiyet içindeler!
Vesselam.
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü ve mağfiretühü