Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4372 | 34,4992 | |
EURO | 36,3826 | 36,4482 | |
DEPREM (06 ŞUBAT 2023)
17 Ağustos 1999 Marmara depremini bire bir yaşayan birisi olarak 06 Şubat 2023 depreminin bende oluşturduğu tarifi mümkün olmayan duygularımı burada kaleme almak istedim. Mevla tüm insanları, tüm beldeleri böyle afetlerden muhafaza eylesin.
Öncelikle Depremde hayatlarını kaybedenlere Mevla’dan gani gani rahmet, yaralananlara acil şifalar, Ülkemize baş sağlığı diliyorum. 1994-1997 yılları arasında Şanlıurfa Viranşehir ilçesinde üç yıllık şark hizmetimi tamamlayarak tercih listesinden Samsun, Ordu ve Sakarya şehirlerini seçtim. Şansımız Sakarya iline çıktı. Ya nasıp diyerek Sakarya ili (Şu an Erenler İlçesi ) Tepe kum mahallesi beyaz Sok. No:26 da bulunan evi kiraladık. Göreve başladıktan altı ay sonra bir Salı günüydü evimizin önündeki sokakta Pazar kuruluyordu, Salıpazarı. Hava hafiften yağmurlu, eşimle beraber pazarımızı yaptık eve geldik. Binamızın çatısı yoktu. Düz betondu. Yan komşumuz çatısını tamir ediyor, kırık kiremitlerini değiştiriyordu. Çıkarmış olduğu kırık kiremitleri iki bina arasında bulunan duvarın üzerine üst üste yığıyordu. Bir müddet sonra büyük bir gürültüyle kiremitler bizim çatıya doğru yıkıldı ve adeta bina oynadı. Ben bir anlık şokla hızla çatıya koştum. Kendimce yan komşu da çatıyı onarak ustalara bu kiremitleri neden bu kadar üst üste yığdınız diye söylenecektim. Ancak ustaların çatıda olmadığını gördüm. Hayretle sokağa doğru baktığımda pazarda bulunan insanların sağa sola kaçıştıklarını gördüm. Kendi kendime bunlara ne oluyor diye düşünürken karşı komşum Hacı İbrahim amcanın evden çıkarak pazara doğru yürüdüğünü gördüm. Kendisine; İbrahim amca nereye gidiyorsun, ne oluyor diye sorduğumda. Hüseyin Bey deprem oluyor. Çocukları al hemen evi terk et dedi. O güne kadar hiç deprem yaşamamış ben hemen aşağı inerek eşime: hadi çabuk çocukları al evden çıkalım, deprem oluyor dedim. Hemen evden çıktık. Sokakta; 4.4 şiddetinde deprem olduğunu öğrendik. Böylece deprem gerçeğiyle 1997 yılında tanışmış oldum.
15 Temmuz 1999 günü yıllık iznimi alarak çocuklarla beraber memlekete gittik. İzin bitimi çocukları memlekete bırakarak yalnız olarak geri döndüm. Bu arada yaklaşık bir yıl önce evimizi Erenler mahallesinden Tabakhane Mah. 37. Sokakta bulunan yeni yapılan ve bir iki meslektaşında taşınmış olduğu binaya taşınmıştım. Bina dört daire üzerine kurulu idi. 17 Ağustos 1999 günü karşı komşum Emekli öğretmen Selim hoca’nın evinde balkonda geç saatlere kadar oturduk. Selim hocanın tek bir oğlu vardı bir hafta önce düğününü yaptık. Çocuğu (SEK) süt ürünleri üreten bir fabrikada satış müdürü olarak görev yapıyordu. Evini de iş yerine yakın olan mahalleden tutmuştu.
Saat:01.00 sıraları ben Selim hocamdan müsaade isteyerek eve geçtim ve hemen yattım. Uykumun arasından tarifi mümkün olmayan seslerle uyandım, ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Aman Allah’ım. Neler oluyor bu gürültü da ne; Tangır tungur, şangır şungur. Yahu ben camların tamamını kapatmıştım. Rüzgar’mı çıktı bu camlara ne oluyor. Yatağın üzerine kalkıp oturdum o anda gar dolabın üzerine bulunan yün yatağının çarpmasıyla yataktan aşağı düştüm. Ya rab neler oluyor ayağa kalkmak istiyorum kalkamıyorum. Hemen düşüyorum. Bina sanki Deniz üzerinde bir gemi gibi yüzüyor. Yahu kıyamet’mi kopuyor, neler oluyor. Zaman bir turlu geçmiyor, ben ayağa kalkamıyorum, ev yerinde durmuyor. Burada bir gerçeği ifade edeyim. O anda inanın aklıma şahadet bile gelmiyor. Hayatım, çocuklarım, Annem babam bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Bir müddet sonra Selim hoca’nın eşinin çiğlik sesiyle kendime geldim. Elektrik yok o karanlıkta zar zor pantolonumu buldum ve hemen kapıya doğru koştum. Aman Allah’ım kapı açılmıyor ben daha çok korkmaya başladım, ne yapacağım. El kol hareketleriyle sağa sola saldırırken kolumun hızla bir şeye çarptığını anladım. Portmanton (Ayakkabılık) yıkılmış üsten kapıya dayanmış kapı açılmıyor. Zor bir hal ayakkabılığı kardırıp kapıyı aralamayı başardım ve kendimi merdivenlere attım. Aşağıya doğru merdivenleri ikişer üçer atlayarak iniyorum. Tam bina giriş kapısına geldim. Selim hocanın hanımı demir kapıya yapışmış; Kapıyı açın kapıyı açın diye feryat ediyor. Ben yetiştim zor bir hal demir kapıyı araladık sokağa koştum. Eyvah! İçinde Polis Okulundan sınıf arkadaşımın da yaşadığı, çift daire üzerine kurulu beş katlı bina, arada geniş bir cadde olmasına rağmen bizim binanın yanına kadar gelmiş, yerle bir olmuş. Ortalık mahşer alanı çığlıklar, sesler birbirine karışıyor. Ben tek olduğum için dua ediyorum. Ya çocuklar olsaydı ne yapacaktım. İki elimi kulaklarıma tıkayarak sokaklar arasında koşmaya başladım. Her yerde aynı sesler. Ben ne yapacağım. Allah’ım sen koru ya rab, Allah’ım sen koru ya rab. Bildiğim bütün duaları okuyarak Emniyet Müdürlüğüne doğru koşarak gidiyorum. Bir meslektaşımla yolda karşılaştım. Birbirimize sarıldık ikimizde yüksekselse ağlıyorum. Nedir durum diye birbirimize soruyoruz. Ben çocukların memlekette olduğunu söyledim. O ise eşinin ve çocuğunun enkazın altında olduğunu söyledi. Ağlama seslerimiz bir kat daha yükseldi. Allah’ım ne yapacağız. Emniyet Müdürlüğünün bahçesine geldik. Feryatlar, figanlar burada da devam ediyor. Bir başka meslektaş; Müdürüm bana bir iş makinesi verin, eşim enkaz altından bana bağırıyor, diye bağırıyor. Bunları burada tek tek anlatmam mümkün değildir. Anlatırken bile inanın o anları yaşar gibi oluyorum. Sanırım daha fazlasını yazamayacağım.
Yardımlar konusunda değinmek isterim. Depremde yapılan yardımlar çok çok önemli. Kıyamet kopmadığına göre Hayat devam ediyor. Her şeye ihtiyaç var, her şey çok önemli. Her şey lazım. Bir damla suyun bir bilseniz önemini aaaaah bir damla su. İnanın hayat kurtarır o bir damla su. Bu arada Gördüm ki tüm Türkiye’m olduğu gibi köyümün insanları’da seferber olmuş. Mevla yapılan yardımların en küçüğünden en büyüğüne kadar, hepsini yüce katında kabul eylesin. Karşılığını kat kat ihsan eylesin. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim. Hepsinden Allah razı olsun. Mevla bu tip felaketlerle bizleri imtihan etmesin. Çok zor bir imtihan. Bu imtihana tabi olanlara Mevla sabırlar ve metanetler ihsan eylesin.
Bugün geldiğimiz noktada çok şükür, bu gibi felaketlerde ne yapacağımızı ve nasıl koordinasyonun yapılacağını eskiye nazaran çok daha iyi biliyoruz. Bu amaçla kurulu bulunan STK (Sivil Toplum Kuruluşları)’larımız mevcut. Bu işleri çok mükemmel bir şekilde koordine ederek, organizeyi çok güzel yapıyorlar. Benim âcizane tavsiyem yapılan yardımların zayi olmaması için bu kuruluşlar aracılığıyla yapılmasıdır. Münferit olarak yapılan yardımlar hem ulaşımda zorluk yaratıyor hem de yardımın amacına ulaşmadan yolda ziyan olmasına vesile olabiliyor. Bazı yardımlar ise o anki ihtiyaca cevap vermediğinden, depremzedeler tarafından ziyan edilebiliyor. Örneğin; depremzede de ne tencere var, ne tava, ne mutfak var ne tüp, biz ona ne kadar soğan, patates, pirinç. Bulgur, yağ vesaire versek ne olur? Haliyle zayi olur. İhtiyaçlar STK lar tarafından yerinde tespit edilerek ihtiyaca göre yardımlar yerine ulaştırılmaktadır. Bizzat yaşadığım için söylüyorum. İnanın çöp konteynerlerı yenilmeyen ekmeklerle, giyilmeyen eşyalarla dolup taşıyor. Hepsi çöp oluyor.
Bu arada fırsatçıları da gözardi yapmayalım. İnanın böyle zamanlarda çok çok Ş……..’sizlere rastlamak mümkündür. Ben bizzat şahidiyim. Ölü kadının kolunu kesip bileziklerini alanlara bile şahit olduk. Daha neler neler. Normalde 100Tl. ye satılan Battaniyelerin 300Tl.ye satıldığını biliyoruz. Diğer malzemeler ha keza böyle.
Yardımların Kızılay ve Afad aracılığıyla yapılması hususunu önemle vurgulamak isterim. Mutlaka bir yardım kuruluşuna gönüllü olarak kayıt yaptıralım. İkizdere’den yola çıkan gönüllü kardeşlerimizi görünce göğsümüz kabarıyor. Allah hepsinin yardımcısı olsun. Allah razı olsun. Bende kan bağışı ve nakdi yardım yaparak bu seferberliğe katılmış bulunmaktayım. Deprem bölgesine gitmek üzere ismimi yazdırdım. Yaşımız nedeniyle bu saate kadar çağrılmadık ama her an çağrılacakmış gibi hazır kıta beklemekteyim.
Mevla sizleri, bizleri ve bütün ümmeti Muhammedi böyle bela ve musibetlerden korusun inşallah. Mevla yar ve yardımcımız olsun.