Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 35,0619 | 35,1251 | |
EURO | 36,4162 | 36,4818 | |
MİLLİ EĞİTİM GAZISI EMEKLİ ÖĞRETMEN
AYDIN COŞKUN
Aydın Coşkun öğretmenimiz 01.02.1962 tarihinde Rize ili, İkizdere ilçesi, ılıca Köyü, Kamaraş mahallesinde dünyaya geldi. İkizdere sağlık ocağında uzun yıllar Ambulans şoförlüğü yapan ve buradan emekli olup daha sonra İstanbul ili Sultanbeyli ilçesine yerleşmiş olan Fazlı (Matah) Coşkunun oğludur.
Aydın öğretmen; hayata bakışı, hayata tutunuşu, hayatta duruşu ile kendi devrinde ve kendinden sonraki devirlere yaşayanlara ibretlik dersler verecek bir nitelikte olup; azım’ın, mücadelenin, kararlılığın ve cesaretin emsalsiz numunelerinden olan bir şahsiyetti.
Hayatta her doğan canlı varlık, kendisine takdir edilen bir ömür yaşar mutlaka. Her yaşayan canlının bir hikâyesi vardır. Her hikâyeden de çıkartılacak dersler vardır. Zaman herkese aynı ölçüde, eşit miktarda verilmiştir. Ancak, hayat öyle değildir. Kimi hayatlar mutluluk ve müreffeh içerisine geçse de, kimi hayatlar, adeta hasta hanelerde kalp grafiğine bağlanmış olan bir hastanın, ekrana yansıyan kalp atışları gibidir. Aydın öğretme’nin hayatı, haykırısı az olan bol inişli ve çıkışlı bir hayattı.
İki dağ arasında, üç – beş evden ibaret küçücük bir vadide hayata merhaba diyen Aydın öğretmen ilkokul ve lise eğitimini İkizdere’de tamamladı. Zor coğrafi ve iklim şartlarının yanı sıra fakır bir ailenin çocuğu olan Aydın öğretmen hayatla ve yaşamla çok küçük yaşlarda mücadele etmeye başlamıştır. Akranları sokaklarda misket oynarken, Aydın öğretmen lokantalarda komilik yapardı. Okul masraflarını karşılamak için mutlaka çalışmak zorunda olan Aydın öğretmen, içerisinde bulunmuş olduğu durumdan hiç şikâyet etmez, etrafındakilere dert yanmazdı.
İkizdere’de; Ali Çepni’nin lokantası, Çağlayan lokantası başta olmak üzere birçok lokantada komilik ve Garsonluk yapmıştır. Yaşça kendisinden küçük olmama rağmen Aydın Hoca’nın lokantalarda garsonluk yaparken, masaları silmek için kullanmakta olduğu küçücük bir havluyu omuzuna atmış bir şekilde, lokantanın kapısından “ büyürün! Beyle büyürün” diye bağırışını, masaya oturan müşterilere ise:
Efendim ne arzu edersiniz?
Müşterinin; yemeklerden ne var? Sualine;
Türlü, taze fasulye, dolma, domates dolma, pilav, nohut, karnıyarık gibi tüm yemekleri bir çırpıda sayışını, müşterinin istek ve arzusuna göre; Ustam! Taze fasulye! Veya az kuru çek! Veya pilav üstü fasulye! Diye bağırışını gıptayla izlerdim.
Aydın öğretmen çocuk yaşına rağmen, atık tetik ve başarısıyla, patronları, iş arkadaşları ve müşteriler tarafından çok sevilirdi. Her lokantacı kendisiyle çalışmasını, her müşteri ise kendi masasına bakmasını arzu ederdi.
Aydın öğretmen, hayatın zorluklarına rağmen, asla hayattan küsmemiş, hayat mücadelesinden bir an olsun geri kalmamıştır. Lise eğitimini İkizdere lisesinde tamamlayan Aydın öğretmenimiz, okul arkadaşları tarafından da çok sevilen birisiydi.
Okul yıllarında, İkizdere’de ücreti mukabilinde tutmuş olduğu bir göz küçücük bir odada yalnız başına yaşayan Aynın öğretmen, okul bittikten sonra da aynı şekilde tek göz bir odada yaşam mücadelesi vermiştir. Yaşamak için çalışmak ve kazanmak zorunda olan Aydın öğretmen Lise eğitiminden sonra da sürekli çalışmıştır. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle Üniversitede örgün eğitim imkânı bulamayan Aydın öğretmen açıktan “Kamu Yönetimi” bölümünden lisans eğitimini tamamlamıştır.
Ülkenin çok çalkantılı dönemlerinde eğitim hayatını tamamlamak zorunda kalan Aydın öğretmen hiçbir zaman sağ, sol davalarına karışmamış, ekmeğinin peşinde hayat mücadelesi vermiştir. Seksen ihtilalinden sonra Anavatan Partisi, Özal döneminde, Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında açılmış olan sözleşmeli Öğretmenlik sınavlarında başarılı olan Aydın öğretmen, ilk öğretmenliğine İkizdere Cimil Başköy ilköğretim okulunda başlamıştır.
Hayat felsefesi, yaşam aşkı ve hayata tutunuşu ile işine dört elle sarılı olan Aydın Coşkun, artık öğretmen olmuştur. Herkesin arzuladığı bir hayat trendi yakalamamış olsa da, gönlünü ve hayatını, geleceğin çınarları diye adlandırdığı ve çok sevdiği çocuklara adamıştır. Müzmin bekâr olan Aydın öğretmen yalnızlığını okul çocuklarıyla, hayatını tebeşir ve kara tahtayla pekiştirmiştir. Tüm gayesi; ben bu çocuklara ne verebilirim? Ben bu çocukları nasıl hayata hazırlaya bilirim? Olan Aydın öğretmen hayatına mal olacak derecede ağır bir badire atlatarak sakat kalmasına vesile olmuştur. Zaten zor olan hayatı, atlatmış olduğu bu badireden sonra daha da zor olmuştur. Ancak; Aydın öğretmen hayata hiçbir zaman küsmemiş, pes etmemiştir. Aksine, daha bir şevkle, daha bir aşkla yaşam mücadelesine devam etmiştir.
Hafızam beni yanıltmıyorsa yıl 1985, aylardan Şubat veya Mart ayı. Kışın yoğun olarak yaşandığı, karın bol olduğu yıllar. Abartısız iki metrenin üzerinde karın yağdığı bir yıl. Köydeki ve Mezre’deki evler kar yüzünden çökme tehlikesi ile karşı karşıya. Herkes imece üsülü evlerin damlarındaki karları küreme derdinde. Sadece Okulla veya Cami ile değil evler arasında bile irtibatın kesildiği bir kış ayı geçirmekte İkizdere.
O zaman ki kışlarda, şimdiki gibi yollar günü birlik açılmıyordu. Aydın Öğretmenin görev yaptığı Cimil’de yollar Kasım veya Aralık ayında kapanır, bir daha Haziran veya Temmuzda açılırdı. Araç geçimine imkân vermeyen Cimil yolunda, halk tüm ihtiyaçlarını yazdan tedarik etmek zorundadır. Cimil’de kış, aşağı ki köylere nazaran iki kat, hatta daha da fazla bir derecede zordur. Cimil’de halk ağır bir hastalık ve zaruri bir durum olmadıktan sonra 6-7 ay boyunca İkizdere’ye inmezdi.
Okullarda ara tatil yaklaştığından, Aydın Öğretmen çocuklarını bu sevinçten mahrum bırakamazdı. O zamanlar Cimil’de öğrenci olmak, İstanbul’da veya yurdun her hangi bir köşesinde öğrenci olmak gibi değildi. Yılın 6-7 ayını kış havasında ve kış şartlarında geçirmek bir hayli zordu. Aydın öğretmen canından çok sevdiği öğrencilerine tatil başlangıcında vereceği ara karneleri kendi elleriyle doldurmak için İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden karneleri almak üzere bir gün öncesinden İkizdere’ye gelmiş, Milli Eğitim Müdürlüğünden çocuklara vereceği karneleri almıştı.
Aydın Öğretmen Karnelerini almış, kendi ihtiyacı olan birkaç bir şeyler de alarak sırt çantasını hazırlamıştı. Bir Pazar günü sabah erken saatlerde yaya olarak yola çıkmak üzere kalktığında dışarda yaklaşık 70-80 cm’nin üzerinde kar yağdığını görünce Aydın Öğretmeni bir tedirginlik sarmıştı. Aydın Öğretmen görev yerine gitmeli ve öğrencilerinin karnelerini vermeliydi. Ancak; İkizdere’ye 29Km. Uzaklıkta Bulunan Cimil’e yaya olarak, yağan bu kar üzerinde yürümek de bir hayli zor. Dışarda kar yağışı lapa lapa devam ederken Aydın Öğretmen İlçe Milli Eğitim Müdürünü ve İlçe Kaymakamını durumdan haberdar ederek, kendisine yardımcı olmalarını rica etmişti. Kaymakam bey Milli Eğitim Müdürünü arayarak Aydın Öğretmenin bu hava şartlarında yola çıkmasının uygun olamayacağını, kar yağışı şiddetini artırarak devam ettirdiğinden köye greyder göndermenin de rızk teşkil ettiğinden uygun olmayacağını bildirmiş ve bu hususta mutabık kalmışlardı. Aydın Öğretmene birkaç gün beklemesini ve havanın durumuna göre kendisine yardımcı olabileceklerini bildirerek, yola çıkmaması hususunda sıkı sıkı tembih etmişlerdi.
Aydın Öğretmenin aklı ve gönlü hep minik öğrencilerinde olduğundan, ne yaparım, nasıl ederim diye için içini kemiriyor, huzursuzluk içerisinde adeta İkizdere kendisine dar geliyordu. Birkaç kişi ile kendisine yol arkadaşlığı yapmaları hususunda yardım istediyse de, hava ve yol durumu herkesi tedirgin etmiş ve yola çıkılmaması gerektiği hususu Aydın Öğretmene bildirilmişti.
Aydın Öğretmen Yurt genelindeki diğer öğrencileri düşünüyor, kendi öğrencilerini düşünüyor, görev ve sorumluluğun da vermiş olduğu ağır yükün altında eziliyor, eziliyordu. Sonunda, ertesi gün Sabah’ın erken saatlerinde tek başına okuluna ve öğrencilerine kavuşmak üzere yola çıkıyor Aydın öğretmen. Kar yağışı durmak sızın devam etmiş ve takriben iki metreyi bulmuştur. Aydın Öğretmen keçi tüyünden yapılı kıl çoraplarını ayağına geçirir, kukuletalı kar maskeli fesini başına geçirir, üstten ve alttan sıkıca giyinerek yola koyulur. Ayağına giymiş olduğu “ĞEDİK” (kar ayaklığı)ler le ağır aksak, düşe kalka, Zikonun sağ, Kosara ve fasonun altını geçerek Avene’ye ulaşır. Aveneden sonra durumun daha da vahim olduğunu gören Aydın Öğretmen, öğrencilerine kavuşma azım ve kararlılığından vaz geçmez.
Aydın Öğretmen, öğlen saatlerinde Tron vadisine ulaşır. Henüz yolun yarısı bile olamayan Tron vadisinden yukarı yol gittikçe zor olmakta, kar kalınlığı gittikçe artmaktadır. Aydın Öğretmenin gayesi Tron ile Cimil arasında bulunan ve zor durumlarda kullanılmak üzere önceden yapılmış olan adına “Cankurtaran” denen yere varmaktır. Cankurtaran; Özellikle kış aylarında hastalık veya zaruri durumlarda, gerek Cimil’den gelenlerin ve gerek se Cimil’e gidenlerin durup dinlendikleri bir yerdir. İçerisinde soba ve yatılacak iki katli “kevret”i ve yakacak odunu bulunurdu. Köy sakinleri tarafından sık sık kontrol edilerek içerisine su, çay, şeker ve un gibi bazı atıştırmalıklarda bırakılırdı.
Adından da anlaşılacağı üzere, o zamanlar Cimil’e yolculuk yapan her hangi birisi cankurtarana varınca canını kurtarmış olurdu. Cankurtarana varan kışı ilk iş olarak sobayı yakar, suyu kaynatır, çayını koyar, dağarcığını açarak çıkınını masanın üzerine koyarak azığını yer, çaydan içini, sobadan dışını iyice ısıtır, üzerini kurutur yola bu şekilde devam ederdi.
O zamanlar kışın Cimil yolcularının en büyük handikap’ı “çığ” tehlikesidir. Eski, donmuş karın üzerine yağan yeni kar’a Güneşin vurması ve en ufak bir sarsıntıyla tron vadisinin bir yamacındaki kar kütlesi kopup gelerek öteki yamaçla buluşup, kucaklaşınca ortada ne yol kalır, nede yoldan iz kalırdı. Çığ düşen yerlerde yol tespiti; eski tecrübelere ve tahminlere göre yapılarak kâh vadinin bir yamacına, kâh öteki yamacına gidilip gelinerek bir şekilde hedefe ulaşılmış olurdu. O zamanlar, kışın Cimil yolunda çığ’a kapılıp kaybolan ve cesedine ancak Haziran veya Temmuz aylarında ulaşılanların sayısı az değildir.
Aydın öğretmenin öğrencileri heyecanla karnelerini beklerken, Aydın öğretmen canını dişine takarak, bata çıka yol almakta ve öğrencilerine kavuşmak için Rabbine; Allah’ım sen yardım et, Allah’ım sen yardım et diye dua ederek yalvarmaktadır. Zorlu yolculukta ayağından “Ğedik”i (Kar ayaklığı) çıkan Aydın öğretmen “Ğedik”siz olarak yoluna devam ederek akşam saatlerinde cankurtarana varır.
Cankurtarana varan Aydın öğretmen yol yorgunluğu ve kar mücadelesinden bitap düşmüştür. Ancak başkaca bir çaresi de yoktur. Cankurtaranda sobayı zor bir hal yakar, üşüyen ellerini ve donmakta olan ayaklarını ısıtmaya çalışır. Azığı ile de açlığını yatıştıran Aydın öğretmen zor bir hal sabahı eder. Yine bir zaruret nedeniyle sabahleyin Cimil’den İkizdere’ye gitmekte olan 5-6 kişilik bir arkadaş grubu cankurtaran mevkiine vardıklarında Aydın hocayı donmak üzere iken bulurlar. Gelen grup derhal harekete geçerek içlerinden iki kişiyi yardım almak üzere en yakın olan Cimil aşaki köye gönderirler. Sedye hazırlanır ve Aydın öğretmen sedye ile aşaki cimil’e Camiye ulaştırılır. Aydın öğretmene mevcut imkânlarla “Kocakarı ilaçları” diye tabir edebileceğimiz ilaçlarla müdahale edilir. Her kafadan bir ses çıkar. Ancak; kimsenin kötü bir niyeti yoktur. Maksat Aydın öğretmene yardımcı olmaktır.
Aydın öğretmenin ayak tırnaklarından yukarı doğru morarmalar ve kararmalar görülünce Aydın öğretmenin ayakları turşu suyuna bastırılır. Yapılan hiçbir şey fayda vermez. Morarma ilerledikçe ilerler. Cankurtaran’a gelen guruptan İkizdere’ye ulaşanlar durumu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne ve İlçe Kaymakamlığına bildirirler. Dönem; Mesut Yılmaz’ın Başbakan olduğu dönemdir. İkizdere Anavatan Partisi ilçe başkanı Sayın Hamza Çepni’dir.
İlçe Başkanı Hamza Çepni direkt olarak Ankara ile irtibat kurarak Aydın öğretmeni hasta haneye ulaştırmak üzere bir helikopter temin edilir. Trabzon ilinden temin edilen helikoptere kılavuzluk yapmak üzere Cimilli Ahmet diye herkes tarafından tanınan, kimine göre deli, kimine göre veli olan Ahmet amcanın torunu Ahmet hoca bindirilir ve helikopter İkizdere Cimile doğru yol almak üzere havalanır. Helikopter İkizdere’ye vardığında kar ve tipi olduğundan yönünü tespit edemeyerek velkü yönüne doğru bir müddet yol alır, ancak alçak irtifada uçmakta olan Helikopterdeki Kılavuz Ahmet hoca durumu fark eder ve pilotu uyarır. Helikopter geri manevrayla Tron vadisine doğru yönelir.
Helikopter aşaki Cimil’e vardığında gün öğlen saatlerine ulaşmış, Aydın öğretmenin ağrıları her geçen saniye artarak dayanılmayacak duruma gelmiştir. Ayaklardaki morarmalar yukarıya doğru ilerlemektedir. Aydın öğretmen Helikopterle Karadeniz Üniversitesi Tip Fakültesine ulaştırılır. Aydın öğretmen ulusal kanallarda haber konusu olmuş, konu Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından bizzat takip edilmektedir. Tip Fakültesinde yapılan tetkik ve incelemelerden sonra durumun vahametine binaen Aydın öğretmek İstanbul Çapa Tip Fakültesine nakledilir.
Aydın öğretmenlerinin durumunu öğrenen öğrencileri derin bir üzüntü içerisinde, mahzun ve mahcup bir halde küçücük ellerini açarak, küçücük yürekleriyle Aydın öğretmenlerinin iyileşmesi için Rablerine dua ederler. “ Allah’ım Aydın öğretmenimize bir şey olmasın, Allah’ım Aydın öğretmenimizi bize bağışla” diye yalvarırlar. Birçok öğrenci geceleyin Aydın öğretmenini sayıklar ve sabahleyin Anne Babasından Aydın öğretmeni hakkında bilgi sorar.
Aşaki köy, Ortaköy, hapınç ve Başköy diye adlandırılan Cimil dört para köyde, Ilıca köyünde ve İkizdere’de Gündem: Aydın öğretmen, konu: Aydın öğretmendir. Herkesten farklı düşünceler, farklı yorumlar. “ Yola çıkmamalıydı, ayakları turşu suyuna batırılmamalıydı, el ve ayakları yavaş yavaş ovulmalı, yavaş yavaş ısıtılmalıydı”. Olacağa çare olmaz. Olan olmuştu bir kere, yapılacak tek şey iyi dilek ve temennilerde bulunmaktan ibarettir.
Aydın öğretmen yaklaşık iki ay süre ile Çapa Tip Fakültesinde tedavi görür, yapılan tüm müdahalelere rağmen Aydın öğretmenin bir ayağı topuğa yakın bir yerden, diğer ayağı parmaklara yakın bir yerden olmak üzere kesilir. Zorlu hayat mücadelesine kesilen ayaklarla devam etmek zorunda kalan Aydın öğretmene Millet ve Devlet sahip çıkar. Lise döneminden Okul arkadaşları ve halk, Aydın öğretmeni hiç yalnız bırakmaz. Devlet tarafından daimi vekil öğretmen olarak Milli eğitim kadrosuna dâhil edilen Aydın öğretmenin hayatını bir nebze kolaylaştırmak amacıyla protez ayak takılır. Daimi vekillik alan Milli Eğitim Gazi’si Aydın öğretmen önce Mahura köyüne, daha sonra Homeze’ye tayın edilir ve Homeze’den emekli olur.
Gazilik payesiyle emekli olan Aydın öğretmen hayat mücadelesini, yaşam azmini hiçbir zaman bırakmaz. Adeta dışı ile tırnağı ile kazıyarak hayatla mücadele ederek bir yerlere gelen Aydın öğretmen emekliliğinde bir kenara çekilip ölümünü bekleyecek değildir. Aksine; Aydın öğretmen hayata hiç küsmemiş, etrafına neşe saçmaya devam etmiştir. Evlilik yolunda şansı yaver gitmeyen Aydın Öğretmen müzmin bekâr olarak hayatını idame ettirmiştir. Emekliliğinde Bilgisayarı ile bütünleşen Aydın öğretmen sosyal platformlarda açmış olduğu sitelerle takıp edilmeye başlanmış. Şiirleri ile edebi yazıları ile ve Karadenizlinin olmazsa olmazı olan atma türküleri ile ün kazanmıştır. Daha sonraları fotoğrafçılığa merak saran Aydın öğretmen almış olduğu ATV motoru ile İkizdere’nin gezmedik dağını bırakmamıştır. Çekmiş olduğu enteresan manzara fotoğraflarını sitesinde takipçilerine ulaştırmıştır. Aydın öğretmen sitesinde yayınlamış olduğu gerek yazıları, gerek şiirleri ve gerekse resimleri ile gurbette olan dostlarına bir nebze olsun sıla hasretlerini gidermelerine yardımcı olmuştur.
Ve maalesef, bana ve eminim sevenlerine göre Aydın öğretmeni çok genç yaşında, adeta hayatının baharında 25.02.2021 tarihinde ebedi âleme uğurladık. Birinde doğmuş olduğu ŞUBAT ayının yirmibeş’inde bizlere veda eden Aydın öğretmeni hasretle, minnetle ve hürmetle yâd ediyorum. “ALLAH RAHMET EYLESİN”.
İyi bir dost, iyi bir arkadaş olduğuna şahitlik edebileceğim Aydın öğretmen soba zehirlenmesi neticesinde İkizdere’de yalnız yaşadığı odasında, yalnız başına hayatını kaybetmiştir. O dönemlerde Dünyayı kasıp kavuran “KORONA” virüsünün da “es” geçmediği Aydın öğretmen, hastalığın pençesinden tam kurtuldum derken, maalesef yalnız yaşamakta olduğu İkizdere’deki odasında sobasında yakmış olduğu kömürden sızan karbon monoksit gazından zehirlenerek vefat etmiştir. Ölmüş olan Babası Fazlı Coşkun’un haricinde diğer tüm aile fertlerinin İstanbul ili Sultanbeyli ilçesinde olması hasebiyle Aydın öğretmenin naşi, O dönem İkizdere Belediye Başkanı olan Sayın Hakan Karagöz’ün desteğiyle Sultanbeyli’ye nakledilmiş ve Osman Gazı Mezarlığına defnedilmiştir.
Aydın öğretmenin mezar taşına kendisinin kaleme almış olduğu şu şiiri yazmaktadır:
“ Sizin olsun, benim değil yarınlar
Rüyamdan başka ulaşamadığım mutluluklar
Yalnızım. Başka kimsem yoktur.
Yalnız etrafımı saran bu minik yavrular.
Sizin dünyanız sıcak.
Benimki soğuk.
Sizin çevreniz bahar.
Benim gönlünde kar.
Tek sevdiğim şey:
Mezarıma çiçek getirecek çocuklar”.
O zamanlar Cimil’de yaşayan ve Cimil’de eğitim görmek zorunda olan öğrencilerinin sevincine katkı sunmak amacıyla, meslek aşkı ve görev sorumluluğu ile canını hiçe sayarak iki ayağından olan ve protezle yaşamına devam eden ve 59 yaşında hayata veda eden Aydın öğretmeni, o günün küçük yürekleri bu günün büyük yürekleri olan öğrencileri başta olmak üzere dost ve arkadaşları hiç unutmayacaktır. “RUHUN ŞAD OLSUN” Aydın öğretmen. Çektiklerin günahlarına keffaret olsun. Makamın Cennet olsun.
…(Seni hiç unutmayan kardeşin).