Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4372 | 34,4992 | |
EURO | 36,3826 | 36,4482 | |
“Üç Aylar” diye bilinen mübarek ayların ortasındayız. İlk Cuma gecesi Regâib ve son haftası, (27. gecesi) Mirâç gecesi olan Receb ayını geride bıraktık. Şimdi Şaban ayındayız. Berat Gecesi, Şaban ayının 15. gecesi. "Peygamberimizin Ayı" olarak bilinen Şaban ayı ile bu ayın tam ortasında bulunan Berat gecesi çok faziletlidir.
a) Şaban ayının fazileti.
Şaban ayının tamamı faziletlidir. Peygamberimiz Ramazan'dan sonra en çok bu ayda oruç tutardı. Nitekim Hz. Âişe (ra) validemiz, şöyle anlatıyor:
"Resulullah’ın Şaban ayında oruç tuttuğu kadar, başka hiç bir ayda oruç tuttuğunu görmedim."
"Şaban ayını, pek az günü müstesna, oruçlu geçirir; hatta (bazen) Şaban ayında baştan sona kadar oruç tutardı."1
Bunlar yüce Allah’ın (cc) kullarına bir lütfü. İstiyor ki, kulları bunları vesile kılarak tövbe istiğfar etsinler, daha çok ibadet ve iyilik yapsınlar.
Demek ki yine bir kandil gecesinden bahs edeceğiz. Çünkü din adına konuşan bazıları ve onların etkisinde kalanlar, kandil gecelerinin olmadığını; bunun Osmanlı Padişahı II. Selim döneminde (1566-1574) bu gecelerde minarelerde kandil yakılmasıyla başladığını söylüyor ve yazıyorlar. Şüphesiz ki bunlar doğru değildir ve mübarek gün ve geceler her zaman vardır. Aslında iddiada çelişkinin olduğu açıktır. Eğer yok idiyse, neden sadece bu gecelerde minarelerde kandil yakıldı? Kandil kelimesi de mübarek gecelerin var olduğunu gösterir. Mübarek aylar, gün ve geceler sevgili peygamberimize, hatta bazısı Âdem (as)’a kadar dayanır. Hemen “Kur’an’da var mı?” diye sorup “yok” deyip çıkıyorlar. Hâlbuki temel ilkeler ve kavramlar Kur’an-i Kerim’de, detaylar, açıklama ve uygulamalar, Hz. Peygamberin sünneti ve hadisi şeriflerinde olur. Bunlar da Kur’an-i Kerim’e dayanır. Çünkü ikisi de vahye müstenittir.
Bu iddia, yaklaşık 40-50 seneden beri Cuma akşamları minarelerde elektriklerin yakılmasını akla getiriyor. Peki, ondan önce Cuma günü ve akşamı yok muydu? Elbette ki vardı. Ta Âdem (as)’dan beri var ve günlerin efendisi, kıymetli bir gün. Ama önceleri kandil yakılmıyordu, şart da değil. Esas kalp lambalarını yakmak gerekir. Yani bu geceler, kandil yakıldığı için mübarek değil; aksine mübarek oldukları için kandil yakılmıştır/yakılmaktadır. Bunların kıymetini bilmeyenler, hakkında açık âyeti kerime, hatta sûre olanları bile inkâr ediyorlar. Daha 20-30 sene öncesine kadar mübarek gecelerde, özellikle büyük ve merkezi camilerde akşam namazıyla birlikte özel programlar yapılırdı. Ne çabuk inkâr edilir hale geldi? Bu durum çok üzücü ve tehlikeli! Elbette ki bu gecelerde ibadet ve gündüz oruç tutmak farz-vacip değildir; o zaman yapmayanlar günaha girmiş olurdu. Böyle bir şey yok. Ama değerlendirenler çok sevap kazanırlar.
b) Berat gecesinin önemi.
Berat, kelime olarak "beraat etme, temize çıkma, ceza ve sorumluluktan kurtulma" demektir. Bu gece de, hakkıyla değerlendirenler için (kul hakkı hariç) günahlardan kurtulma gecesidir. Bu nedenle bu geceye Arapça kaynaklarda “mübarek gece”, “rahmet gecesi” ve “belge gecesi” de denir. Hz. Ali (kv)'nin rivayet ettiği bir hadisi şerifte peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Şaban ayının yarısı olduğu zaman, o geceyi ibadetle ihya edin, gündüzün de oruç tutun. Çünkü Allah Teâlâ, o akşam güneşin batmasıyla birlikte, dünya semasına tecelli eder ve şöyle buyurur:
'AF OLMAK İSTEYEN YOK MU, ONU AFFEDEYİM; RIZIK ISTEYEN YOK MU, ONA RIZIK VEREYİM; HASTALIKTAN KURTULMAK ISTEYEN YOK MU, ONA SIHHAT-AFİYET VEREYİM. BİR İSTEĞİ OLAN YOK MU?’ diye sabaha kadar devam eder."2
Daha çok hadisi şeriflere dayanmakla beraber, Duhân süresinin ilk 6 ayeti kerimesinde geçen "Mübarek Gece" ve "Hikmetli her iş o gecede ayırt edilir." cümlesi, hem Kadir gecesine ve hem de Berat gecesine işaret sayılır ve bu âyeti kerimelerin tefsirinde bu gecenin fazileti hakkında bilgi verilir.3
Şöyle ki: “O apaçık kitab’a andolsun ki, biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz, onunla insanları uyarmaktayız. O gecede her hikmetli iş, tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, her şeyi işitir ve bilir.”4
Burada özellikle 3. âyeti kerimedeki “mübarek gece” ile ilk akla gelen Kadir gecesidir. Çünkü Kur’anı Kerim’in Kadir gecesinde indirildiğini bildiren bir sûre olduğu gibi Ramazan ayından bahs eden âyeti kerimede de Kur’an-i Kerim’in bu ayda indirildiği bildirilmektedir. Kadir gecesi de Ramazan ayındadır. Ancak Kadir sûresinde “Kadir gecesi” üç defa tekrar ettiği halde, burada “mübarek gece” tabiri kullanılmaktadır. Birçok müfessir, bu “mübarek gece”nin Berat gecesi de olabileceğini beyan etmişlerdir. Çünkü Kur’an-i Kerim’in bir toptan Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına indirilişi, bir de peyderpey âyet âyet, peygamberimize indirilmesi ve 23 senede tamamlanması var. Bu sebeple bir “inzâl” bir de “tenzîl” vardır.5 Aslında ikisi de “indi” manasındaki “nezele” kökünden; “inzâl” “if’al”, “tenzîl” ise “tef’îl” babından gelir. Ama aralarında böyle farklar vardır. Fahruddin er-Râzî, Zemahşerî ve bazı müfessirler, “tenzil”in peyderpey, “inzâl”in ise bir defada yapılan indirilmeyi ifade etiğini belirtirler.6 İnzâl, Kur’an-i Kerim’in toptan Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına inişi; tenzil ise, Kadir gecesi âyet âyet peygamberimize inmeye başlamasını ifade eder.7 Bununla beraber bazı müfessirlerin cümlenin sonunda: “Allah a’lemu” “en doğrusunu Allah (cc) bilir.” kaydı vardır.
c) Berat Gecesi, 5 sebepten dolayı faziletli.
Kaynaklarda açıklandığına göre; bu geceyi diğer gecelerden faziletli kılan 5 sebep vardır. Ki, hepsinin mesnedi vardır.8
1: Hikmetli her işin bu gecede tefrik ve vazife sahiplerine tevdi edilmesi. Bir sene içerisinde meydana gelecek olayların (doğacaklar, ölecekler, iyi ve kötüler, kimlerin başına neler gelecek, hayırlar, şerler, rızıklar, eceller, savaşlar, deprem vs.) ve bütün işlerin yazılmasına bu gece başlanır ve Kadir gecesinde tamamlanarak ilgili meleklere verilir.9
Demek ki bir kandil gecesi daha var, Kadir gecesi; hakkında özel bir sûre ve bir de âyeti kerime var. “Mübarek gece” doğrudan ve kesin olarak Berat gecesi değilse bile, sevgili peygamberimizin hadisi şerifleri, bu gecenin mübarek bir gece olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklıyor. .
Ömer Nasuhi Bilmen bu geceyi şöyle özetler:
“Leylei Beratta mahlûkatın bir sene içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, ihya ve imate edileceklerine (doğacak ve öleceklere), ecellerine ve hacıların adetlerine dair tarafı ilâhiden meleklere malumat verileceği beyan olunmaktadır.”10
2: Bu gecede yapılan ibadetlerin çok faziletli olması. Hz, Âişe (ra) validemiz: " bu gece sevgili Peygamberimizi göremeyince aramaya başladığını; sonra bulduğunu, gece sabaha kadar ibadet yaptığını, secdeye kapanarak dua ettiğini ve peygamberimizin: ‘Allah Teâlâ, bu gece Benikelb kabilesinin koyun sürüsünün tüylerinden daha çok insanı affeder’ buyurduğunu” haber veriyor.11 Ayrıca gece namazlarında kıyamı ve secdeyi uzun tuttuğu da kaynaklarda yer almaktadır.
Benikelb, o devirde koyun sürüsü çok olan bir kabile idi. O zaman inananların sayısı belki o kadar çok da değildi, ama çokluğuna işaretle, ilerde sayılarının artacağını ve bu kadar insanın affedileceğini müjdeler. Kul hakkına yüce Allah (cc) karışmaz; onu ancak hak sahibi affeder. Öbür tarafa kalırsa, orada haklar mutlaka sahiplerine verilecektir.
3: Bu gecenin akşamdan sabaha kadar rahmet olması. Yukarıdaki hadisi şerifler buna işaret eder. Buna bağlı olarak dünyadaki en güzel su olan Zemzem suyunun artması da bu gecenin özelliklerindendir.12
4: Bu gece umumi af ilan edilmesi. Yukarıdaki hadisi şerifte bu izah ediliyor. Ancak bu gece ilan edilen umumi aftan bile yararlanamayan bazı kişiler vardır. Bunlar şunlardır:
Müşrik (Allah'a ortak koşan)'ler, kâhin (gaybden haber veren)'ler, sihir yapanlar, çok kindar olanlar, içkiye düşkün olanlar, zina yapanlar ve anne-babasına asi olanlar, bu gecedeki aftan bile yararlanamazlar.13
5: Peygamberimize şefaatin tamamının verilmesi. Çünkü O, ümmetine şefaat etmek için Rabbimize yalvarmış ve bu ayın 13. gecesi üçte biri; 14. gecesi üçte ikisi ve 15. gece de tamamına şefaat etme hakkı verildi.14
Dolayisiyla sevgili Peygamberimiz, Hz. Allah (cc)'ın izniyle, yine O'nun izin verdiklerine (hak edenlere, layık olanlara) şefaat edecektir. Şefaat, bazılarının zannettiği gibi, asla torpil değildir.
d) Bu gece namaz kılmak.
Şüphesiz ki, bu gece mümkün olduğu kadar kaza veya nafile (fazladan) namaz kılmak, Kur’an-i Kerim okumak, tövbe-istiğfar etmek, hayır ve dua ile gündüz de oruç tutmak hadisi şeriflerde tavsiye edilmiştir. Gün, akşamdan başladığı için, gündüzü o geceyi takip eden gündür. Ama karşılamak için öncesinde de oruç tutmak sevaptır. Bazı âlimler: “ bu gecede kılınacak namazın en azı iki, ortası yüz ve en fazlası da bin rek’attır.” demişlerdir.15 Hadisi şeriflere uygun olarak, (Minarelerde kandil yakılmaya başlandığı II. Selim devrinden itibaren değil) ashabı kiramdan itibaren bu gece Müslümanların kıldığı ve "Hayır Namazı" dedikleri 100 rek'at bir namaz vardır.16
En fazlası budur zaten, diğerleri 4-12 rek’at. Her rek'atte bir Fâtiha ile 10 İhlâs okunur ve 2 rek'atte bir selam verilir. Arzu edenler her rek'atte bir Fâtiha ile 100 (yüz) İhlâs okuyarak 10 rek'at da kılabilirler. Yahut her rek’atte 50 İhlâs okunursa, o zaman 20 rek’atte tamamlanır. Önemli olan bu namazda 1000 (bin) İhlâs süresinin okunmasıdır. Hadisi şerife göre, ihlâs sûresi, Kur’an-i Kerim’in üçte biri sayılır.17 Kim ne kadar kılabilirse kılar ve kıldığının sevabını alır. Bir zorunluluk yok, kılan kılar, kılmayan da kılmaz. Ama mübarek gece başka nasıl değerlendirilir? Hem peygamberimiz, bu gecelerde fazladan namaz kıldığına ve gündüzleri de oruç tuttuğuna göre, bize onu örmek almak düşer. Yani diyelim ki, sevgili peygamberimizin gece sabahlara kadar ibadetle geçirdiği, en yakınları tarafından bildirilen böyle mübarek bir gece, 1-2 saat Rabbimizin huzurunda bulunsak ne kaybederiz? Ne kadar kılarsan kıl, hem de gece, riya şüphesi olmadan, hiç kimsenin görmediği bir yerde, sadece Rabbin ile baş başa kalarak kıl, mutlaka karşılığını görürsün…
Bu namaz birçok kaynakta var.18 Hatta merhum Hamdi Yazır, İsmail Hakkı Bursevî, Râzî, Keşşâf ve bazı âlimlerin bu namazla ilgili naklettikleri bir hadisi şerifle noktalayalım:
"Her kim Berat gecesinde her rek’atte bir Fatiha ile on İhlâs okuyarak yüz rek'at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu onu cennetle müjdeler, otuzu cehennem azabından korur, otuzu dünyada başına gelebilecek bela ve musibetleri defeder, onu da şeytanın hile ve vesvesesinden onu muhafaza eder."19
Zemahşerî’nin tefsirinde kaydettiğine göre; “Bu gece bu namazı (ihlâs ve samimiyetle) kılanın, duası kabul edilir ve haceti karşılanır.”20
Bu sebeple Şaban ayını değerlendirmeye ve Berat gecesini de ihya etmeye çalışalım; kendimiz, geçmişlerimiz, ülkemiz, vatanımız ve milletimiz için kavlî ve filî olarak dua edelim. İstemesini bilirsek, yüce yaratan bizi boş çevirmez. Dualarımız kabul, Berat gecemiz mübarek olsun inşallah. Yüce Allah (cc), ülkemizi, vatanımızı, milletimizi her türlü tehlikelerden/felaketlerden muhafaza eylesin.
1 Buhârî, Savm, 52, 53; Müslim, Sıyam, 176, 177; Tirmizî, Savm, 36; Ebû Dâvûd, Savm, 59; İbni Mâce, Sıyam, 30; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 463; Suyûtİ, ed-Dürrü’l-mensûr fit-tefsîr bil-me’sûr, Kahire 1424-2003, c: 13, s: 254; Diğer hadisi şerifler için bkz. Münzirî, et- Terğîb vet-Terhîb, Kahire 1937, c: 2, s: 240-241.
2 İbni Mâce, İkame, 191; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 463; Suyûtİ, Dürrü’l-mensûr fit-tefsîr bil-me’sûr, Kahire 1424-2003, c: 13, s: 256; Kurtubî, el-Câmiğu li ahkâmil- Kur’an, Beyrut 1427-2006, c: 19, s: 101; Âlûsî, Rûhul-Meânî, Beyrut tarihsiz, c: 25, s: 111; Münzirî, et- Terğîb vet-Terhîb, Kahire 1937, c: 2, s: 242-243; Gümüşhanevî, Ahmed Ziyâeddin, Râmuz’ul-ehâdis, İstanbul 1400, s: 61; bkz. Fetvâlar, DİB, İstanbul 2019, s: 158.
3 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 237-239; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 462; Kurtubî, el-Câmiğu li ahkâmil- Kur’an, Beyrut 1427-2006, c: 19, s: 99; Ebû Hayyan, el-Bahru’l-Muhît, Beyrut 1413-1993, c: 8, s: 33; Suyûtİ, ed-Dürrü’l-mensûr fit-tefsîr bil-me’sûr, Kahire 1424-2003, c: 13, s: 250-253; Âlûsî, Rûhul-Meânî, Beyrut tarihsiz, c: 25, s: 110-111; Kadî, Ebûs-Suud, İrşâdu aklis-selîm ilâ mezâya’l-Kur’anil-Kerîm, Beyrut tarihsiz, c: 8, s: 58; Begavî, Tefsîrü’l-Begavî Meâlimü’t-tenzîl, Riyad 1412, c: 7, s: 228; Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, c: 6, s: 4293-4295; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 402; Beydâvî, Kadî Beydâvî tefsiri, Kahire 1964, c: 2, s: 200; Kur’an-i Kerim ve Açıklamalı Meâli, TDV, Komisyon, Ankara 2012; s: 495.
4 Duhân sûresi /44, âyet: 1-6.
5 Bkz. Âli İmrân sûresi /3, âyet: 3; İsrâ sûresi /17, âyet: 105-106; Furkan sûresi /25, âyet: 32; Burûc sûresi /85, âyet: 21-22.
6 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 9, s: 170, c: 21, s: 68-69, c: 24, s: 79, c: 27, s: 240, c: 31, s: 125-126; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 3, s: 559, c: 5, s: 464-465; Kadî, Ebûs-Suud, İrşâdu aklis-selîm ilâ mezâya’l-Kur’anil-Kerîm, Beyrut tarihsiz, c: 8, s: 58; Ebû Hayyan, el-Bahru’l-Muhît, Beyrut 1413-1993, c: 8, s: 33; Âlûsî, Rûhul-Meânî, Beyrut tarihsiz, c: 25, s: 11; Şevkânî, Fethü’l-Kadîr, Beyrut 2007, s: 1349; Kurtubî, el-Câmiğu li ahkâmil- Kur’an, Beyrut 1427-2006, c: 19, s: 99-100; bkz. Sofuoğlu, Mehmed, Tefsire Giriş, İstanbul 1981, s: 17-18; Doç. Beki, Niyazi, Kur’an’da İnzal ve Tenzil Kavramları, DergiPark, sayı: 57, s: 225-268.
7 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 240; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 462-464; Ebû Hayyan, el-Bahru’l-Muhît, Beyrut 1413-1993, c: 8, s: 33; Kurtubî, el-Câmiğu li ahkâmil- Kur’an, Beyrut 1427-2006, c: 19, s: 99-100; Şevkânî, Fethü’l-Kadîr, Beyrut 2007, s: 1349; Âlûsî, Rûhul-Meânî, Beyrut tarihsiz, c: 25, s: 111; Kadî, Ebûs-Suud, İrşâdu aklis-selîm ilâ mezâya’l-Kur’anil-Kerîm, Beyrut tarihsiz, c: 8, s: 58; Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, c: 6, s: 4293-4295; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul- Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 401; Kadî Beydâvî, Kadî Beydâvî Tefsiri, Kahire 1965, c: 2, s: 200.
8 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 239; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 462; Suyûtİ, ed-Dürrü’l-mensûr fit-tefsîr bil-me’sûr, Kahire 1424-2003, c: 13, s: 252-256;
Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, c: 6, s: 4293-4294; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 403; Kadî Beydâvî, Kadî Beydâvî Tefsiri, Kahire 1965, c: 2, s: 200.
9 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 239, 241; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 462, 465; Kurtubî, el-Câmiğu li ahkâmil- Kur’an, Beyrut 1427-2006, c: 19, s: 100-101, 102; Âlûsî, Rûhul-Meânî, Beyrut tarihsiz, c: 25, s: 113; Kadî, Ebûs-Suud, İrşâdu aklis-selîm ilâ mezâya’l-Kur’anil-Kerîm, Beyrut tarihsiz, c: 8, s: 58; Begavî, Tefsîrü’l-Begavî Meâlimü’t-tenzîl, Riyad 1412, c: 7, s: 228; Yazır, Hamdi, Hak Dini Ku'an Dili, İstanbul 1971, c: 6, s: 4295; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 404; Mehmed Rahmi Efendi, Tefcîrüt-Tesnîm fî kalbin selîm, İstanbul 1965, s: 206-207.
10 Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük İslâm İlmihali, İstanbul tarihsiz, s: 205; Kadî, Ebûs-Suud, İrşâdu aklis-selîm ilâ mezâya’l-Kur’anil-Kerîm, Beyrut tarihsiz, c: 8, s: 58.
11 Tirmizî, Savm, 38, 39; İbni Mâce, İkame, 191; Ahmed bin Hanbel, VI, 176, 238; Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 239; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 462-463; Kurtubî, el-Câmiğu li ahkâmil- Kur’an, Beyrut 1427-2006, c: 19, s: 101; Suyûtİ, ed-Dürrü’l-mensûr fit-tefsîr bil-me’sûr, Kahire 1424-2003, c: 13, s: 257-259; Âlûsî, Rûhul-Meânî, Beyrut tarihsiz, c: 25, s: 111; Münzirî, et- Terğîb vet-Terhîb, Kahire 1937, c: 2, s: 241; Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, c: 6, s: 4293.
12 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 239; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 465; Kadî, Ebûs-Suud, İrşâdu aklis-selîm ilâ mezâya’l-Kur’anil-Kerîm, Beyrut tarihsiz, c: 8, s: 58; Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, c:6, s:4293-4294; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 403- 404; Mehmed Rahmi Efendi, Tefcîrüt-Tesnîm fî kalbin selîm, İstanbul 1965, s: 209.
13 Tirmizî, Savm, 38, 39; İbni Mâce, İkame, 191; Ahmed bin Hanbel, VI, 176, 238; Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 239; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 462-464; Suyûtİ, ed-Dürrü’l-mensûr fit-tefsîr bil-me’sûr, Kahire 1424-2003, c: 13, s: 257-259; İbni Kesîr, Tefsirul-Kur’anıl- Azîm, Rıyâd 1420-1999, c: 7, s: 245-246; Şevkânî, Fethü’l-Kadîr, Beyrut 2007, s: 1349; Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, c:6, s:4293-4294; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul- Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 404; Münzirî, et- Terğîb vet-Terhîb, Kahire 1937, c: 2, s: 241/3.
14 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 239; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 463; Âlûsî, Rûhul-Meânî, Beyrut tarihsiz, c: 25, s: 111-112; Suyûtİ, ed-Dürrü’l-mensûr fit-tefsîr bil-me’sûr, Kahire 1424-2003, c: 13, s: 252-256; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 404; Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, c:6, s: 4294; Mehmed Rahmi Efendi, Tefcîrüt-Tesnîm fî kalbin selîm, İstanbul 1965, s: 209.
15 Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 403.
16 Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 403; Mehmed Rahmi Efendi, Tefcîrüt-Tesnîm fî kalbin selîm, İstanbul 1965, s: 208.
17 Buhârî, Tevhid, 1.
18 Bkz. Tekin, İlyas, Şaban Ayı ve Berat Gecesi, Türkay dergi, Nisan 2020, sayı: 32.
19 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 27, s: 239; Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 462; Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, c: 6, 4293; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-Beyan Tefsiri, İstanbul 1969, c: 8, s: 403; Efendi, Mehmed Zihni, Nimeti İslâm, İstanbul 1971, s: 326-327; Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük İslâm İlmihali, İstanbul tarihsiz, s: 205; Ebu’l-Berekât Hasan bin Ammâr bin Ali eş-Şürünbülâlî, Merâkıl-Felâh, İstanbul 1335, s: 74; İmam Gazâlî, İhya T, İstanbul 1973, c: 1, s: 555-556, 1039; Mehmed Rahmi Efendi, Tefcîrüt-Tesnîm fî kalbin selîm, İstanbul 1965, s: 207-208.
20 Zemahşerî, el-Keşşâf, Rıyad 1418-1998, c: 5, s: 463; Mehmed Rahmi Efendi, Tefcîrüt-Tesnîm fî kalbin selîm, İstanbul 1965, s: 208